Boyce Avenue
Tears in Heaven (Acoustic Cover / 2014)Bölüm 24 | D
Öleceğini bilerek yaşamanın kolay olması gerekiyordu, değil mi? Bunu daha önce de yaşamıştı. Onun için yeni bir şey sayılmazdı. Korkmak, kaçabileceğini düşünmek ya da lanet etmek anlamsızdı. Bunları çok iyi bildiği halde korkuyordu. Kaçabilmeyi diliyordu, kurtulabilmeyi... Ardında bırakacağı yıkımın sorumluluğunu almaktan, bu düşüncenin kalbinde yarattığı ağırlıktan... Keşke kaçabilseydi. Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı. Keşke düzeltmenin bir yolunu bulabilseydi. O kadar çok keşke vardı ki...
Keşke Draco'nun onu sevmesine gerçekten izin vermeseydi.
Harry'yi en çok yaralayan keşkelerden biri buydu. Arkasından üzülecek, acı çekecek bir kişi daha eklemişti hayatına. Üstelik onu bir de kendini suçlayacak durumda bırakmıştı. Ne kadar da acımasızdı... Nasıl da bencildi ama... Draco'nun varlığı sayesinde ruhu biraz olsun huzur bulabiliyorken; Harry'nin yokluğu Draco'nun ruhunda derin yaralar açacaktı. Harry bunun nasıl hissettirdiğini çok iyi biliyordu. Yaşamıştı.
Hayatı boyunca sevdiklerini kaybeden biri olarak acının bu türüne alışkındı. Gerçi acının her türlüsüne alışkın sayılırdı. Ne kadar da tuhaftı... Acılarla dolu hayatının sonlarına yaklaşırken, kalanların hayatında bir 'acı' olacağı için acı çekiyordu.
Bütün bu ruhsal çöküntünün yanında bir de fiziksel olarak acı çekmeye başlamıştı. Ayakta durmakta zorlandığı zamanlar oluyordu. Düello Kulübü'nden mecburen ayrılmıştı. Durumu bilmeyenler bile bir şeylerin ters gittiğinin farkına varıyorlardı. Profesör McGonagall ve Mr. Mercurius araştırmalara devam ediyorlardı. Ron, Hermione ve Draco da bir çıkış yolu arıyor olsalar da Harry bu çabalarının sonuçsuz kalacağından emindi.
Veda sırası Draco'daydı. Ron ile konuştuktan sonraki iki gün boyunca Draco ile konuşmanın fırsatını kollamıştı Harry. Ancak Draco durumu bildiği için ona fırsat vermiyordu. Yalnız kalmadıklarından emin oluyor, başka konular açarak oyalamaya çalışıyor ve günün bir bölümünde ortadan kayboluyordu. Aslında bütün vaktini yanında geçirmek istese bile Harry'yi kurtaracak bir yol bulmanın daha öncelikli olduğunu düşünüyordu. Onu kurtardığı zaman geçirecekleri bolca zaman olacaktı, değil mi?
Harry'nin amacına ulaşmasına izin vermediği ikinci günün gecesinde, duyduğu seslerle uyandı Draco. Ne olduğunu anlaması birkaç saniye sürdü. Harry uykusunda konuşuyordu.
"Az kaldı, gerçekten az kaldı..."
"İstemiyorum."
Draco yatakta doğrulurken, "Harry," diye seslenerek onu uyandırmaya çalıştı.
"Özür dilerim."
"Harry, lütfen..." Draco faydası olacağını düşünerek elini Harry'nin yanağına yerleştirmişti. Bir yandan okşarken diğer yandan seslenerek uyandırmayı deniyordu. "Uyan, sorun yok. Sadece rüya..."
"Üzgünüm, geleceğim."
Bu kez biraz daha yüksek sesle, "Harry," diye seslendi. Harry'nin yanakları buz gibiydi.
"Az kaldı, anne."
"Harry-"
Harry derin bir nefesle gözlerini açarken bir anlığına doğrulur gibi oldu. Hızlıca etrafına baktı, Draco'yu görünce biraz olsun rahatladı ve oturur pozisyona geçip derin nefeslerle sakinleşmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Living Death | Drarry
FanfictionSekizinci sınıfta geçecek olan bir Drarry kurgusu. Fazla detay vermeme gerek yok, bana güveniyorsanız buyurun okuyun. Buraya ne yazarsam spoiler olur gibi geliyor, her şeyi okurken öğrenin istiyorum. Not: Burası smutsuz hava sahası, smut beklentisi...