Bölüm 20

9K 846 1.8K
                                    

Handel
Suite in B-Flat Major, HWV 434: IV. Minuet (1733)

Bölüm 20

      Gözyaşlarına engel olmaya çalışmadan etrafa bakmaya başladı. Bulanık görüşüne rağmen burada olanlar net bir şekilde gözünde canlanıyordu. Harry'nin anılarını daha yeni izlediği için her şey çok taze, çok belirgindi.

      Öldüğü yerdeydi.

      Ve gerçekten ölmüş olmayı diliyordu.

      Bir adım ötedeydi cansız bedeni, Harry'nin yardım çığlıkları zihninde yankılanıyordu. Ölmeden önce söylediklerini hatırlamak Draco'nun canını belki de Harry'den daha çok yakıyordu. Bedeninin götürülüşü, Harry'nin buradan ayrılmayışı ve sonrasında olanlar...

      Başını bir anlığına çevirip kapı tarafına baktı. Harry'nin geçmişe dönen halleri bir zamanlar oradaydı, Draco'nun hayatını kurtarabilmek için çabalıyorlardı.

      Keşke başaramasalardı.

      Bunu düşünmenin bencil bir yanı var mıydı? Harry, Draco'yu kurtarmayı başaramasaydı belki de daha kötü durumda olacaktı. Bunu bilmediği halde ölmeyi dilediği için bile kendine kızmaya hazırdı. Harry'nin ölüyor olması Draco'nun her konuda kendini suçlaması için yeterliydi. Bütün bunlara sebep olduğu için, onu koruyamadığı için, kurtaracak bir yol bulamıyor olduğu için...

      Etrafına bakarken bakışları aynadaki yansımasını bulduğunda nefesini tuttu ve birkaç saniyelik duraksamadan sonra lavaboya doğru ilerledi. Aynadaki yansımasına bakarken destek alma ihtiyacıyla lavabonun iki kenarına sıkıca tutunmuştu. Tıpkı o gün olduğu gibi...

      "Konuşmak ister misin?"

      Draco duyduğu sesle irkilerek arkasına döndü. "Mrytle."

      Mızmız Mrytle etrafta bir tur atarak Draco'nun karşısına geçti. "Uzun zamandır gelmiyordun," dedi. Draco'yu özlemiş gibiydi. "Nasılsın?"

      Draco gözyaşlarını koluna sildikten sonra bakışlarını kaçırdı. Normal şartlarda Mrytle ile konuşmak iyi gelebilirdi; ancak içinde bulunduğu durumda ona iyi gelebilecek tek şey Harry'nin iyi olmasıydı.

      "Buraya ara sıra uğruyor," derken olduğu yerden kıpırdamadı Mrytle.

      Draco şaşkınca, "Kim?" diye sordu.

      Mrytle, "Harry Potter," diye açıkladıktan sonra lavaboda uçmaya başladı yeniden. "O olaydan beri ara sıra uğruyor."

      Draco yutkundu ve bakışlarıyla Mrytle'ı takip etti. "Ne yapıyor?"

      Mrytle omuz silkerek, "Ağlıyor," diye cevapladı. "Senin gibi..." Sonra tuvaletin bir köşesine ilerledi, Draco'nun bedenini götürdükten sonra Harry'nin oturduğu yere geçti. "Buraya oturuyor ve ağlıyor. Sonra gidiyor."

      Draco cevap veremedi. Ağır adımlarla Harry'nin oturduğu yere geçti, oturdu ve sırtını duvara yaslayıp yeniden hücum eden gözyaşlarını özgür bıraktı. Harry'nin o gece neden Yasak Orman'a gittiğini anlamaya başlamıştı. İnsanın ölüm konusunda hissettiği çaresizlik; insanı en çaresiz hissettiği zamana götürüyor olmalıydı.

      Harry derin uykuda olmasına rağmen yoğun hislerle gözlerini araladığında hâlâ hastane kanadındaydı ve görünüşe bakılırsa yalnız değildi. Yatağa yaslanmış sandalyede oturan Draco'nun başı öne eğilmişti, gözleri kapalıydı, bir eli ise Harry'nin bacağının üstündeydi. Harry'yi uyandıran da ruhundaki tamamlanma hissi olmalıydı; Burke tarafından yaralandığında hastanede uyandığı gece olduğu gibi... O zaman da Draco'nun elini tutmasıyla ruhu tamamlanmaya başlamış ve Harry'nin uyanmasını sağlamıştı.

A Living Death | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin