Ashe & Finneas
Till Forever Falls Apart (2021)Final
Hafif bir rüzgâr, ne çok sıcak ne çok soğuk bir hava, göz almayan akşam güneşi... Ne kadar da güzel bir gündü. Başka zaman olsa yemyeşil çimenlere yayılıp uçsuz bucaksız manzaranın tadını çıkarabilirlerdi. Belki bütün aile toplanıp piknik yaparlardı. Victoire ve Teddy için uçurtma uçururlardı mesela. Şakalar havada uçuşurdu. Kelimeler kahkaha sesleri arasında kaybolurdu. Geçmişin, geçmişte yaşadıklarının ve kötü geçen her bir günün acısını çıkarırcasına eğlenirlerdi.
Belki gelecek planlarından bahsederlerdi. Uzun bir konuşmanın ortasında Ron ve Draco arasında çıkan anlaşmazlığı Quidditch ile çözmeye karar verirlerdi belki de... Hemen iki takım kurulurdu. Kalabalık bir aileye sahip olmanın güzel yanlarından biriydi. Quidditch'te takımlar asla eksik kalmazdı.
Kısacası bir aradayken ne yaparlarsa yapsınlar keyif alacakları türden bir gündü. Ancak bugün farklı bir gündü.
Özel bir gün...
Bütün aile üyeleri ve yakın arkadaşları resmi cüppeleriyle; uçsuz bucaksız manzaraya karşı kurulmuş tören alanındaydı. Hemen arkalarında Harry ve Draco'nun beş yıldır yaşadıkları ev vardı. Okul bittikten sonra zamanlarının çoğunu burada geçirdikleri ve sayısız mutlu anıyı buraya sığdırdıkları için törenin burada olmasını istemişlerdi.
Misafirlerin hepsi gelmiş gibiydi. Birkaç kişilik gruplar halinde etrafa yayılmış, törenin başlamasını bekliyorlardı.
Hermione, Ron'un yanına geldiğinde elini koluna koyup, "Zamanı geldi," dedi yumuşak bir tonda.
Ron birkaç saniye boyunca misafirlere bakmaya devam etti. Sonra başını hafifçe salladı ve Hermione'ye bakıp, "Ben olmak zorunda mıyım?" diye sordu.
"Onlar böyle istedi, biliyorsun... Draco bile senin yapmanı istedi."
Ron başıyla onayladı ve kendine biraz daha zaman tanırken bakışlarını uçurum tarafına çevirdi. Sonra ağır adımlarla o tarafa yürümeye başladı.
Beyaz mermerden yapılmış iki mezar duruyordu uçurumun hemen kenarında. Biri Harry Potter'a aitti; diğeri Draco Malfoy'a... Birinin mezar taşı beyazdı; diğerinin siyah... Ve yapboz parçaları şeklinde yaptırılan bu mezar taşları, birbirlerini tamamlıyordu. Harry ve Draco'nun ölmeden birkaç ay önce büyük bir keyifle planladıkları detaylardan biriydi.
Ron mezarların önüne geldiğinde ve misafirlere döndüğünde herkesin bakışları onun üstünde toplanmıştı. Herkes sessizdi. Ron'un bir şeyler söylemesini bekliyorlardı ama Ron da tıpkı onlar gibi sessizliğini koruyordu. Konuşmaya başlarsa asla doğru kelimeleri bulamayacakmış gibi hissediyordu.
Sonunda hazır hissettiğinde, "Burada durup size onları anlatmayacağım," diye girdi söze. Kendisinden sonra konuşacak kişilerin zaten bunu yapabileceklerini biliyordu. Kaldı ki herkes onları tanıyorken burada dikilip nasıl insanlar olduklarından bahsetmenin anlamsız olacağını düşünüyordu. Ron'a göre bunu yapmasını Harry de istemezdi.
"Ama... Harry benim kardeşimdi. Bildiğim çoğu şeyi ya onunla öğrendim ya da ondan... Sevgi mesela... 'Sevgi' dediğimiz şeyin yaşattığını da öldürdüğünü de Harry'den öğrendim. Bu duygu o kadar güçlüymüş ki yaşamla ölüm arasındaki dengeyi bozabiliyormuş. Ölümün önünde yıkılmaz bir duvar olabildiği gibi; insanı hayata bağlayan ipleri kolayca kesebilen bir bıçak da olabiliyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Living Death | Drarry
FanficSekizinci sınıfta geçecek olan bir Drarry kurgusu. Fazla detay vermeme gerek yok, bana güveniyorsanız buyurun okuyun. Buraya ne yazarsam spoiler olur gibi geliyor, her şeyi okurken öğrenin istiyorum. Not: Burası smutsuz hava sahası, smut beklentisi...