Bölüm| Çağırsan Gelirim Çok Uzaklardan

230 22 37
                                    

Beni boğmaya başlayan evin sessizliğine karşı tahammülüm azalıyordu.

Dizimi sallamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Bugün doğum günümdü ama ben öylece evde, tek başıma, oturuyordum.

Saat 1 Eylül'ü gösterdiğinde telefonumun sesini bana ilk ulaştıran Jimin'in araması olmuştu. Hyunglar arar diye konuşmayı kısa tutmuştu. Evet, aramışlardı ama beraber değildik. Herkes farklı yerlerdeydi. Hoseok hyung hariç.

Sabah kapımı çalan o olmuştu. O yüksek ve muazzam enerjisiyle beni şenledirip gitmişti. Ama yine de buruktum sanki biraz. En azından Jimin burada olsaydı diye düşünmeden edemedim.

Paylaştığı videoyu görmüştüm elbet. Herkes bir sürü şey paylaşıyordu ve dün geceyi bunlara bakarak geçirmiştim. Sevgi hissetmeyi seviyordum gerçekten.

Ama ben melankolik biri mi olmuştum? Neden bu kadar duygusal hissetiğimi anlayamadım bir türlü. Neredeyse somurtmaktan dudaklarım sallanıyordu, üç yaşında gibi göründüğüme emindim. Yoongi hyung burada olsaydı güzelce dalga geçerdi.

Ama kimse burada değildi. Olmak zorunda da değillerdi zaten, Tanrı'm neden bu kadar duygusal hissediyorum ben?

Jimin'le saat farkımız fazlaydı, ona da yazamıyordum. Ayrıca insanlar dinlenmeye ve eğlenmeye gitmişti. Benim bu somurtkan hallerimi çekmeleri gerekmezdi.

Dizimi sallaya sallaya bir hâl olmuştum. Saat öğleden sonra ikiye geliyordu ve gerçek anlamda sıkıntıdan bunalmıştım. Hoseok hyung da gittikten sonra iyice bezgin oldum. Aklımı oyalamak için çalışmak istiyordum ama o kadar bıkkın hissediyordum ki hiçbir şey yapamadan oturdum.

Öylece oturup duvarla bakıştım.

Duvar bile rahat durmadı. Tam karşımdaki duvarda Jimin'le fotoğrafımız asılıydı. Oturduğum yer muhteşemdi sahiden! Onu özlemiştim, gerçekten. Ayrı kalmaya dayanamaz olmuştum. Her an yan yana olalım, dip dibe duralım istiyordum.

Ne yazık ki bastıramıyordum ona olan sevgimi. Öyle yoğun, öyle karşı konulmazdı ki.. Ne bakışlarımı ondan çekmek istiyordum ne de biraz olsun uzak durmak. Her saniye yanımda dursa bıkmazdım. Her an çok yüksekti kalp atışlarım, onunlayken. Coşkulu hissediyordum.

Direnmesi zor bir güzelliğe sahipti. Dahası bunun farkındaydı da. Ben tatlıyım, der gibi davrandığı oluyordu ve haklıydı da. Ama o an o yanaklarını sıkamadığımda iyi hissedemiyordum.

Çok güzel, şimdi de o sevimli sıfatı aklıma düştü ve muhteşem hissediyormuşum gibi daha da beter oldum. Aptallığıma karşın kafam bir şaplak patlattım. Uzamış saçlarım yüzüme düşüyorlardı.

Her şey benim üstüme geliyor olabilir miydi?

***

Çalışmaya çalıştığım sırada çalan kapı dikkatimi dağıttı. Hoseok hyung gelmiş olabilir miydi?

Çıplak ayaklarımla kapıya yöneldim. Bezgin ifademi yok etmeye çalıştım ki kimsenin moralini bozmayayım. Kendime sinir oluyordum bazen, çok bazen.

Kameraya baktığımda gördüğüm beden aşağı sallanan suratımı anında canlandırmıştı.

"Ne? Jimin!" Gözlerim sonuna dek açıldığında kamera suratından başkasını göstermiyordu. Muhtemelen kameranın dibine girmişti.

Dolu bir heyecanla acele acele kapıyı açtım. Koca bir gülümsemeyle yüzüme doğru rengarenk bir pasta tutuyordu.

"Jeon Jungkookie, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun! Mutlu yıllar sana!"

Night and Night | KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin