Bu bölüm, bağımsız bir JiKook kurgusu içerir. Şiddet içeriği söz konusudur.
Yüzüme sallanan bıçağın açtığı kesiği gözlerime karışan kandan anlamıştım.
Aptal adam, saniyeler içerisinde yaranın kapanacağını bile bile bıçak taşıyordu yanında. Yara kendini iyileştirdiğinde yüzümde kanların kurusu kaldı.
Enseme yapışan bir kolu yakaladım ve arkamı dönerken, kolunu bırakmayıp diresiğini arkasında kıvırdım. Anında sırtından kuvvetli bir tekmeyi bastığımda uzağa savrulmuştu. Diğer tarafı görmek için kafamı çevirdiğimde sağlam bir yumruğu yedim suratıma. Fakat bu sarsılmama bile yetmemişti. Hızla karşılık verdim.
Birini deli bir hırsla yere ittirdiğimde üzerine çıkıp yumruklarımı düşman yüzüne hızla indirdim. Ardı ardına, defalarca, saniyede iki defa belki.. Kan içinde kalıyordu yüzü. Yaraları iyileşse bile kanı kalıyordu.
"Aptal, aptalsın işte, aptal! Çekip git, niye uğraşıyorsun, niye?" Yakalarından tutup yüzüne doğru haykırdım, boğazım yırtılırcasına.
Acıdan rengi kaymış gözleri ile baygın baygın baktı bana. Yorulmuştu, aptal. Toydu muhtemelen. Toy haliyle ilk işi savaşmak olmuştu. Bu yolda daha çok yenilirdi o.
"Çünkü öyle istiyorlar." Kısık sesi yakınımda oluşundan duyuldu. Biliyorum öyle istediklerini. Bizden de istendi fakat yapmadık. Öyleyse bu zorunlu değildi.
"Yapma o zaman! Yok mu senin aklın?" İşaret parmağımı şakaklarına bastırıp konuştum. "Düşünemiyor musun sen, iraden yok mu?"
Bir kol omzumdan beni geriye çektiğinde hızla toy olanın üzerinden kalkıp ona yöneldim. Karnıma tekme attığında acının beni duraksatmasına izin vermeyip o saniyede bacağını yakaladım. Ve var olan tüm gücümü kemiklerinin üzerinde ellerimi sıkıştırmakta kullandım.
Onlar acımıyorlardı. Sakince, kendi halinde yaşayan bize gelip saldırmaktan geri durmuyorlardı. Bize vurmaktan, acıtmaktan, öldürmekten hiç kaçmıyorlardı. Kana susamış o ruhlarıyla bize geliyorlardı. Sahi, biz neden acıyorduk?
Hırsla açık kırmızı rengine dönüyordu gözlerim, muhtemelen. Gözlerimi irice açarak dişlerimi sıktım. Ve ellerimdeki bacağına tüm gücümü uyguladım. Vahşet istiyorlarsa, öyle olacaktı.
"Jimin! Acımak yok! Durmak yok! Saldır, öldür!" Tüm duvarlarda yankılanacak şekilde bağırdım. Ayağı ellerim arasında morarmaya başlayanın diğer bacağı gücünü kaybetmiş ve yere düşmüştü.
Hırslı bir haykırış bırakırken uzatmamak adına müthiş bir kuvvet uyguladım ayağına. Acılı bir çığlık bıraktı. Dizinin altındaki kemik kırılmış ve kurumuştu. Artık kasları, sağlam bir kemiği, kullanabileceği bir sağ bacağı yoktu. Çığlıklar içindeki suratına bir tekmeyi savurduktan sonra gırtlağına yapıştı ellerim.
Gırtlağının iki tarafından öyle sıkı kavradım ki gözleri yuvasından çıkmaya hazırlandı. Acımak yoktu, acımak yoktu. Acırsak, ölürdük.
Ve yeni bir güç uygulandığında, gırtlağı artık yerinde değildi. Aklı da, nefesleri de. Ellerimin arasında ölüme karışan bedenini yere fırlattım. Öldürmek hiçbir zaman işimiz olmamıştı. İstemiyorduk. Ama öldürmezsek ölecektik.
Birbirine karışan nefeslerimle baş etmeye çalışırken bir elim dudağımdaki kanı siliyordu. Arkamı döndüğümde Jimin'in birinin boğazına yapıştığını gördüm. Bedeni yere yatırmış ve aynı benim gibi, gırtlağına sarılmıştı. Ve ne yazık ki, yüzünde artık bundan zevk alan bir ifade vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Night and Night | KookMin
Non-FictionOna karşı kocaman bir sevgi taşıyan kalbim, onun tarafından parçalanıyordu. Ama umarım ona olan sevgime zarar vermezdi. 🌃