Bölüm| 96 Saat

248 11 60
                                    

Bu bölüm, bağımsız bir JiKook kurgusu içermektedir.

Omzuma yaslanan başıyla yumuşak saçları boynuma düşerken içten bir oflama duymuştum. Bu hafiften sırıtmamı sağladı.

"Sıkıldın mı?" Gözlerim ekranda ve ellerim klavyenin üzerinde baş döndürerek hareket ederken sordum.

Yüzünü omzuma sürterken mızmızca onayladı.

"Hmm. Bitmedi mi daha?"

Ekrandan bir süreliğine ayrılıp başını yaslandığı yerden kaldırırken yüzünü avuçlarım içine aldım. Yüzünde bayılmış bir ifade vardı, gerçekten aşırı derecede sıkılmıştı.

"Çok üzgünüm, bebeğim. Henüz yarısında sayılırım."

Tombul yanağına uzun bir öpücük kondururken iyice sıkıntı içerisinde dudakları büzülmüştü.

"Çok sıkıldın değil mi?" Sevimli siması karşımda dururken ondan ayrılıp işe devam etmek güçtü.

"Çok sıkıldım, Kook. Neyse, tamam. Sen üzülme." Küçük eli yanağıma ulaşıp sakince okşadı. Hâlâ beni düşünmesi beni yumuşacık ediyordu.

"Eğer yarına teslim etmek zorunda olmasaydım seni asla sıkmazdım, biliyorsun değil mi?"

Ellerim arasından çekildi.

"Sana hep diyorum, 'İşini son güne bırakma!' diyorum ama sen inatla bırakıyorsun, Jungkook. Sana sigarayı bıraktırdım, bu huyu bıraktıramadım."

Ona gülerken haklı olduğunu da biliyordum.

"Üzgünüm, Minie. Bu bir bağımlılık."

Kolunu omzuma dolayıp ciddiyetle yüzüme yaklaştı.

"Biliyor musun, Jungkook?" Fısıltıyla konuşurken çok güzeldi.
"Bu bağımlılık yüzünden bugün benden ayrı kalacaksın. Çünkü delirmeden gitmeliyim."

Kaşlarım havalanırken geri çekildim.

"Gerçekten mi?" Sıkılsa da gitmesini istemiyordum.

"Beynim kulaklarımdan akmak üzere, Kookie. Bu kadar oturmak bana çok fazla."

Masa başı işlerden hiç hoşlanmadığını bilirdim. O daha hareketli, enerji dolu biriydi. Sıkıntısını anlamak güç değildi ama varlığı her zaman daha iyi hissettiriyordu.

Dudaklarımı ıslattıktan sonra alt dudağımı dişliyordum. Derin bir nefes verdim.

"Tamam, bebeğim. Anlıyorum." Yeniden yanağını okşuyordum.

"Üzüldün mü sen? Kookie?" Hafifçe alay ediyordu. Kollarını boynuma doladığında başı boynuma yaslanmıştı. Ellerim sırtına dolandı.

Ensesinden, saçlarından, boynundan yayılan güzel kokusu beni mayıştırıyor, her şeyi unutturuyordu. Bir şeyler yaparken yanımda olması bu yüzden tehlikeliydi işte.

"Üzülme, bebeğim. Akşam gelirim, olur mu? Otur otur bacaklarım külçe gibi oldu. Gidip enerjimi akıtmalıyım, toprağa falan değmeliyim, sen de ineklemelisin."

Dalga geçiyordu. Ensesini sıkıca öptükten sonra geri çekildi.

"Akşama kadar bitiririm, tamam mı? Gel mutlaka."

Neticede onu uğurlamak adına kapıya varmıştık.

"Bırakayım mı seni?" Reddetti.

"Yürüyeceğim, Jungkook-ah." Ayakkabılarını giydikten sonra bana döndü.

Night and Night | KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin