Fatih'in beni sevdiğini söylediği günün ertesi günü İstanbul'a gelmiştik. Şimdilik her şey olabildiğince normal gidiyordu. Yönetim kurulunun çenesini kapatmıştım. Fatih tekrar ve tekrar Volkan konusunu açtığında onu geçiştirmeye çalışıyordum. O da bunun farkındaydı ama benim çok fazla üzerime gelmek istemiyordu.
"Bugün işe gitmeyecek misin?" diye sordum gözlerim gözlerindeyken. Ellerinin ikisini de birleştirip yastıkla yanağının arasına koymuştu.
"Sana yardım edeceğim." dediğinde, sesinden bile bunu istediği anlaşılıyordu. "Hem şirkette çok bir işim yok."
Bugün Fatih'in bir proje için ortak olduğu şirketin sahibi ve eşi gelecekti. Aslında daha imzaları atmamışlardı zaten bu yüzden geleceklerdi. Bundan dolayı hazırlık yapmamız gerekiyordu. Başımı olumlu anlamda sallayıp yataktan kalktım.
Dolaptan siyah bir tişört ve tayt aldıktan sonra banyoya girdim. Elimi, yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirdim. Saçımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra banyodan çıktım. Benim ardımdan uykulu gözlerle Fatih de banyoya girdiğinde; odadan çıkıp alt kattaki mutfağa gittim. Makinedeki temiz tabakları yerine koyarken Fatih de gelmişti.
"Ekmek alayım mı?" Dedikten sonra; su içmeye başlamıştı. Bu bir hafta boyunca fark etmiştim ki; Fatih her sabah kalktığında bir bardak su içiyordu.
"Yok." dedim, ona bakmayı kesip bardakları yerleştirirken. "Dün akşamdan biraz ekmek kalmıştı tost yaparız."
"Tamam, o zaman ben yaparım." dediğinde, başımı salladım.
*
Evi temizleme işini dün hallettiğimiz için bugün sadece dünkü temizliğin üzerinden geçmiştik. Şimdi ise yemek yapıyorduk. Daha doğrusu Fatih yapıyor ben de ucundan ona yardım ediyordum.
"Bunları yıkayayım mı?" diyerek, tezgahtaki sebzeleri gösterdim. Başını olumlu anlamda salladığında; sebzeleri yıkamaya başladım.
"Hazal?"
"Efendim?"
"Canın mı sıkkın senin?" Söylediklerinden sonra suyu kapatıp ona döndüm. "Gece de yatakta dönüp durdun."
"Uyuyamadım. Şimdi de içimde bir huzursuzluk var." dedim, düşük bir sesle.
"Bir şey mi oldu?" dedi, elini yanağıma koyarak. Dokunduğu yerler karıncalanıyordu sanki.
Eli hâlâ yanağımdayken başımı olumsuz anlamda salladım. "Nedensiz bir huzursuzluk. Uyuyamadığım için huzursuz hissediyorumdur belki."
"Belki." dedikten sonra alnımı öptü. Bunu ara sıra yapıyordu ve ben sesimi çıkarmıyordum. Rahatsız olmuyordum ki. Olsam yapmamasını isterdim zaten. Üstelik içimdeki huzursuzluk gözlerine baktığım anda yok oluyordu sanki.
Bir arkadaşım güzel konuşana değil, güzel davranana ve güzel bakana aşık ol demişti.Fatih hem güzel konuşuyor, hem güzel davranıyor, hem de çok güzel bakıyordu...
Dudakları hâlâ alnımdayken, istemsiz bir iç çektim. Gülümsedi, hissettim.
Sonrasında; yemekleri yapmıştık ve ben duş almıştım. Fatih de benden sonra girmişti. Fatih hâlâ duştaydı. Üzerime kırmızı tonlarında dar bir kazak ve siyah, dizlerimin biraz altında biten salaş bir etek giyinmiştim. Kazağın uçlarını, eteğe sıkıştırdıktan sonra saçlarımın uçlarını hafif dalgalandırdım. Yüzüme sade bir makyaj yaptıktan sonra telefonumu alıp odadan çıktım.
Eve şöyle bir göz gezdirdikten sonra eksik bir şey olmadığına kanaat getirdim. Elimdeki telefon çalmaya başlayınca; Yusuf'un aradığını gördüm ve hemen açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)
General FictionGözümden akan birkaç damla yaşı da başparmağıyla sildi. "Yemin ederim, yaralarını teker teker yeni bir yara açmadan sararım Hazal. Bıkmadan, usanmadan sararım." dedi gözleri dolu doluyken. "Senden hiçbir karşılık beklemem. Bana sadece yaralarını sar...