24.Bölüm

25.4K 1.1K 110
                                    


Keyifli okumalar🧚‍♀️

Ekmek almaya gideceğim, haber vereyim dedim, mi demişti o?

Söylediklerini anlamak istercesine kaşlarımı çattığımda daha fazla kendimi tutamayıp, titreyen elimle öptüğü yere dokundum. Yüzümde manasız bir gülümseme oluşurken bedenimin zangır zangır titrediğinin farkına vardım. Bir hareketi bile beni darmadağın ederken sonumuzun ne olacağını tahmin edemedim.

İşte o an kalbimi sorgulamaya başladım. Ben bu adamı seviyor muydum? Yoksa sadece bunları ilk defa yaşadığım için mi, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu?

Masanın üstündeki telefonum çalmaya başladığında, düşüncelerimden sıyrılarak kendime geldim. Daha fazla beklemeden telefonu açtım. "Efendim Sevda?" Sevda benim üniversiteden, çok sevdiğim bir arkadaşımdı.

"Düğüne geliyorsun değil mi?" Diye sorduğunda, gözlerimi suçlulukla açıp kapattım. Bugün onun düğünü vardı ve bana bir hafta öncesinden haber verdiği hâlde ben unutmuştum.

"Geliyorum tabii ki, gelmez olur muyum hiç?"

"Çok heyecanlıyım Hazal!" Onun bu tatlı heyecanına gülümsedim. "Sanki kalbim böyle yerinden çıkacakmış gibi atıyor. Bir aksilik çıkacak diye çok korkuyorum."

"Sakin ol." Dedim gülümseyerek. "Bu zamana kadar birçok şeyin üstesinden geldiniz, şimdi hiçbir aksilik çıkmayacak."

"İnşallah." Dediğinde derin bir nefes aldı. Demir'le birbirlerini çok seviyorlardı. Ikisinin aşkını üniversitede bilmeyen yoktu, ikisi de bu durumdan rahatsız oluyorlardı ama yapacak bir şey yoktu. Çok yakışıyorlardı ve insanların onlara imrenmemesi imkansızdı. O kadar güzellerdi ki, insan onlara bakarken istemsizce iç çekiyordu. Ama ben ikisinin de arkadaşı olduğum için hem aşklarını hem de kavgalarını görüyordum. Öyle ki bir dönem aşklarının birbirlerine zarar verdiğini bile düşünmüştüm. "Hazal benim kapatmam gerekiyor. Iki saat içinde geliyorsun?"

"Tamam geleceğim merak etme. Görüşürüz taze gelin." Dedim gülerek.

Telefonu kapattıktan sonra hızlı bir şekilde kahvaltılıkları dolaptan çıkarmaya başladım. Kapının açılma sesini duyduğumda Fatih'in geldiğini anlamıştım. Elim yine benden bağımsız bir şekilde dudak kenarımı bulmuştu. Ne yaptığımı fark ettiğimde kaşlarımı çatarak elimi dudağımdan çektim. Fatih, elindeki ekmek poşetiyle mutfağa geldiğinde yüzüne bakamamıştım ama gülümsediğini hissediyordum. Ekmeği masanın üstüne bıraktıktan sonra muhtemelen elini yıkamak için mutfaktan çıktı. Biraz sonra mutfağa geldiğinde ikimiz de sessizce masaya oturmuştuk.

"Bu akşam arkadaşımın düğünü var. Birlikte gitsek daha iyi olacak aslında ama gelmek istemez-"

Fatih sözümü kestiğinde geldiğinden beri ona değdirmediğim gözlerim gözlerini buldu.

"Gelirim. Ne zaman gideceğiz?"

"Ben bir iki saat içinde gideceğim. Sen de akşam gelirsin değil mi?" Diye sorduğumda bunun ne kadar mantıksız olduğunu kelimeler ağzımdan çıktıktan sonra anlamıştım. "Ya da beni sen mi bıraksan? Hem arkadaşlarımla da tanışmış olursun."

Söylediklerimden sonra başını hoşnut bir tavırla salladı. "O zaman sen kahvaltını yaptıktan sonra hazırlan," dedikten sonra eliyle masayı gösterdi. "Burayı ben hallederim."

Dediklerinden sonra elimdeki portakal suyunu hemen içip oturduğum yerden kalktım. Eğer geç kalsaydım Sevda'nın dilinden asla düşemezdim. Fatih bu hâlimi hafif bir tebessümle izliyordu. Onun bakışları altında yatak odasına girdiğimde kapıyı kilitleyip hemen üzerime uzun kollu, dizlerimin hemen altında biten, belden oturtmalı olan siyah elbisemi giyindim. Sevda'nın düğünü için çok önceden bir kıyafet almıştım zaten ama şimdi giyinmemiştim, bir ara Fatih'le tekrar eve geldiğimizde giyinirdim. Yani ben öyle umuyordum.

DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin