Huzur nedir diye sorsalar tek cevabım Fatih olurdu. Huzur; onun göğsünde uzanmaktı, yumuşacık saçlarını okşamaktı, mis gibi olan kokusunu solumaktı, güzel sesini duymaktı, onunla uyumaktı, onunla gözlerini açmaktı, onun kalbiydi, gözleriydi, dokunuşlarıydı.... Huzur, Fatih'di.
Hayatıma sonradan girmesine rağmen hayatım olan adamdı. Yaşamayı sevmemi sağlayan adamdı. Fatih, o kadar güzel bir adamdı ki...
"Biliyor musun?" Diyerek elimin altındaki saçlarını okşamaya devam ettim. Salondaki konuşmamızdan sonra yatak odasına çıkmıştık ve uyumak için yatağa uzanmıştık. "Huzurum oldun." Diyerek gülümsedim.
Gülümsediğini hissettim, "Huzurumsun." dedi ve belimdeki ellerini daha çok sıklaştırarak göğsümde olan kafasını kaldırıp boynumu öptükten sonra tekrar kafasını göğsüme yasladı ve derin bir nefes aldı. Istemsiz bir şekilde ben de onun gibi derin ve huzurlu bir nefes alarak bedenimi onun kolları arasında uykuya bıraktım. Tabii ki uyumadan önce saçlarını öpmeyi unutmamıştım.
*
Fatih, bıçak yardımıyla önündeki eti keserken "Eylül," diyerek çarprazında oturan kardeşine baktı.
Sabah kahvaltı yaptıktan sonra ikimizin de önemli bir toplantısı olduğu için şirkete gitmiştik. Eylül de bizde kaldığı için biz gelene kadar yemekleri yapmıştı. Şimdi ise oturmuş yemeğimizi yiyorduk.
"Efendim abi?" Diyerek önündeki sudan bir yudum aldı Eylül. Ben ise hem yemeğimi yiyor hem de onları dinliyordum. Eylül ile sabah konuşma fırsatımız olmuştu ve aramızda bir sorun olmadığını anlamıştım. Bu beni sevindirmişti. Çünkü Eylül'ü gerçekten seviyordum ve ona değer veriyordum. Babam, abisinin babasını öldürdüğü için bana tavır alacağını düşünsem bile korktuğum şey başıma gelmemişti.
"Var mı hayatında birisi?"
Fatih'in çok açık bir şekilde sorduğu soru karşısında Eylül'ün içtiği su boğazında kalırken endişeyle Eylül'ün sırtına yavaş yavaş vurmaya başladım. Fatih ise anlamlandıramadığım bir ifadeyle bakıyordu öksürmekten gözleri dolu dolu olmuş kardeşine. Eylül, öksürüklerden kurtulduktan sonra gözleri dolu bir şekilde abisine baktı.
"Neden sordun abi?" Dedi yutkunarak. Aha! Kesin hayatında birisi vardı. Cihan'a üzülmüştüm ama Eylül adına da mutlu olmuştum.
Fatih, tek kaşını kaldırarak çatalına taktığı eti ağzına götürmeden önce "Soramaz mıyım?" dedi. Kesin Fatih de bir şeyler biliyordu. Anlamsız bir keyifle ikisinin konuşmasını dinliyordum. Fatih etini yerken bana bakarak göz kırptı. Gülümseyerek ona bakmaya devam ettim.
Eylül, "Sen böyle şeyleri sormazdın genelde," diyerek yutkundu. "O yüzden yani... Yoksa sorabilirsin tabii ki neden sormayasın?" dedi hızla.
"Var mı peki?" Diye sordu Fatih sakin kalmaya çalışarak. Şu an Eylül'ü çok fena bir şekilde kıskandığını biliyordum ama yine de Fatih bunu Eylül'e çaktırmamaya çalışıyordu. Onun rahat olmasını ve kendisine gerçeği söylemesini istiyordu. Fatih kıskanç bir abi olabilirdi ama bu konuda Eylül'ün üstüne çok gideceğini düşünmüyordum.
Eylül bir şeyleri anlamak ister gibi abisine bakarken tekrar yutkundu ve bir yudum su içti. Yanakları kızarmıştı. Onu bu durumdan çekip kurtarmak istiyordum ama abi kardeşin arasına da girmek istemiyordum. Bu yüzden biraz geride durmayı tercih ettim.
"Var," dedi Eylül kısık bir sesle.
Fatih'in yüzünde bir gülümseme oluştu. Bu gülümsemenin Eylül'e ona gerçeği söylemesinden kaynaklı olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)
General FictionGözümden akan birkaç damla yaşı da başparmağıyla sildi. "Yemin ederim, yaralarını teker teker yeni bir yara açmadan sararım Hazal. Bıkmadan, usanmadan sararım." dedi gözleri dolu doluyken. "Senden hiçbir karşılık beklemem. Bana sadece yaralarını sar...