Ellerini yanaklarıma koyarak, "Ne gördün?" diye sordu Fatih. "Çok kötüyse anlatma. Kötü rüyaları anlatınca gerçek olurmuş.""Bence de," diyerek fısıldadım. "Anlatmasam çok daha iyi olacak."
"Ama merak ettim," diyerek duraksadı. "Ama anlatırsan gerçek olabilir o yüzden merak etmiyorum."
Çok tatlı konuşuyordu ama ben gördüğüm rüyanın etkisinden çıkıp da ona gülemiyordum.
O rüya... O nasıl bir kabustu!?
Bir daha rüya görmek bile istemiyordum. Rüya değil, rüya değil! Kabus! Hay ben kabusumu... Neyse!
"Ben," diyerek ellerimi yanaklarımdaki ellerine koydum ve ellerini yanaklarımdan çektim. "Duş alacağım. Kendime gelmem lazım."
Fatih bu sessiz ve neşesiz tavrım karşısında afalladı ve"Tamam," deyip geri çekildi. "Ben kahvaltıyı hazırlamaya gidiyorum o zaman."
Bir şey demeden başımı salladım ve yataktan kalkıp banyoya girdim. Üstümdekileri çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra ılık suyun bedenimden aşağı akmasına izin verdim. Gözümü her kapattığımda rüyamdaki anlar zihnime doluyordu.
Her güzel rüyayı unutup hiçbir kötü rüyayı unutmamak gibi bir huyum vardı.
Fatih'in beni kandırmış olması...
Babamın yaşıyor olması ve beni öldürmeye çalışması...
Uçmuştum resmen ben!
Fatih beni asla ama asla kandırmazdı. Onun aşkına inandığım günden beri asla ondan şüphelenmemiştim. O bana aşıktı, ben ona aşıktım. Babam ölmüştü ve tekrar yaşayamazdı. Dizi çevirmiyorduk ki mezarından çıkıp geri dönsündü.
Rüyamın tek iyi yanı... Bebeğimdi... Bebeğimizdi...
Ama o da rüyamda benimle birlikte ölüyordu.
Saçmalama Hazal, yine uçtun!
Kötü şeyler yoktu. Kötü hiçbir şey yoktu.
Kötü şeyler Fatih gelince bitmişti.
O beni sevdi. Ben onu sevdim.
O bana aşık. Ben ona aşığım.
O sadece bir rüya ve gerçek değil. Gerçek olmayacak. O beni kandırmaz. O beni üzmez. Üzerse bile toplamasını bilir ama o beni asla kandırmaz. O tamamen güven kokuyor. Güven kokan adam, kimseyi kandırmaz.
Duştan çıktıktan sonra üzerimi giyindim ve aşağı Fatih'in yanına indim. Dolaptan meyve suyunu çıkardı ve onu da masaya koyduktan sonra kaynayan çayın altını kapatıp onu da masaya koydu. Çay kendisi ve meyve suyu da benim içindi.
Hiçbir şekilde yemek yapmak, ütü yapmak, bulaşık yıkamak, çamaşır yıkamak, asmak, katlamak, evi temizlemek gibi işleri tek başıma yapmamıştım. Ya her zaman bana yardım etmişti ya da gerektiğinde ütüyü de, yemeği de, çamaşırı da, bulaşığı da, ev işlerini de kendi başına yapmıştı. Hiçbir işi yapmaktan çekinmiyordu. Asla söylenmiyordu. Asla lafını etmiyordu.
Olması gereken buydu, olması gereken her konuda birbirimize yardımcı olmamız ve saygı duymamızdı. Bu yüzden abartmak istemiyordum ama günümüz şartlarında böyle bir adamın olması ve bu adamın benim kocam olması...
Hayatımda Fatih'den daha güzel bir adam olamazdı. Hayatımın merkezi oydu. O benim hayatımdı.
"Şimdi iyi misin?"
Fatih'in sorduğu soruyla birlikte düşüncelerimden sıyrıldım ve gülümseyerek başımı salladım. Rüya ya da kabus artık her ne haltsa, bitmişti, yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)
General FictionGözümden akan birkaç damla yaşı da başparmağıyla sildi. "Yemin ederim, yaralarını teker teker yeni bir yara açmadan sararım Hazal. Bıkmadan, usanmadan sararım." dedi gözleri dolu doluyken. "Senden hiçbir karşılık beklemem. Bana sadece yaralarını sar...