💀35

180 22 48
                                    


.
.
.

O gün her şey normal gibi görünüyordu. Güneş yine aynı parlaklığında gökyüzünde asılıydı. Öğrenciler derslerine girip çıkıyor, arkadaşlarıyla okulun farklı köşelerinde vakit geçiriyorlardı.

Bir grup hariç...

Psikolojik olarak kendilerini hazırlamışlardı ama o işaretin kollarına yerleşeceği gün hislerinin tekrar yerine geleceklerini biliyorlardı. Ama pek bir şansları olduğu söylenemezdi. Clara babasının öldürüleceğinden habersiz Blaise ile beraber koridorda yürüyordu. Blaise kızın üzüntüsünü farkedip iç çekti.

"İyi misin?"

Clara başını Blaise'e çevirdi. "Emin değilim, biraz endişeliyim. Yakın zamanda kolumuzda..." dedi ve etrafı kontrol edip fısıldadı. "...kolumuzda o işaretin belirecek olması ruhumu ürpertiyor. Annem gibi olmak istemiyorum. Babam ise hayattaki en değerlim ve onu kaybetmek istemiyorum."

Blaise burukça gülümsedi. Etrafı kontrol eden ikinci kişi olduktan sonra elini Clara'nın yanağına götürüp okşadı. "Merak etme. Ben Hermione ve Draco'ya güveniyorum. Özellikle Hermione'ye. O kız kafasına ne koyduysa yapıyor. Her şeyin üstesinden geleceklerine kalıbımı basarım."

Clara Blaise'den aldığı umut verici sözlerle gözleri parıldarken gülümsedi. "Umarım dediğin gibi olur."

Bu sırada Malfoy Malikanesindeki Bellatrix, Narcissa ve Lucius Draco, Hermione ve diğerlerini Ölüm Yiyen yapacaklarından konuşuyorlardı. Bellatrix elindeki ateş viskisini masaya bıraktı. "Severus'a haber ver Lucius. Çocukların 1 haftalığına gelebilmesi için bir izin koparmaya çalışsın ki dikkat çekmeyelim. Zaten en çok çocukları buraya getirip götürmekte işimize yarıyor."

"O kadar emin olma Bellatrix" dedi Snape kapıdan içeri girerken. "İzni çoktan aldım. Yarın gelecekler. Draco'ya da haber bıraktım."

"Güzel." dedi Lucius. "Eğer bir pürüz-"

"Merlin! Deli olacağım, başlatma pürüzünden Lucius!" Dedi Bellatrix tiz sesiyle. "Sorun olmayacak, tamam mı?! Sok şunu o lanet kafana artık."

"Yarın gün doğumundan sonra çocukları buraya getireceğim. Hepsinin burada kalması daha iyi olur. Malikane dışında gidecekleri tek yer senin Malikanen olacak. Söyle onlara, ormanın dışına çıkmasınlar. Burda ise sınırlar bahçe olacak. Planımızın probleme yol açmasını istemeyiz." dedi Snape yüz ifadesini korurken. "Clara'nın babası ne olacak? Lord'dan bir haber var mı?"

"Bu akşam üzeri öldürülecek." dedi Lucius. "Dumbledore aracılığı ile Clara'ya haber illaki gidecektir."

"Şuna hazırlıklı olun ki, Clara babasının bizim onayımızla öldürüldüğünü bilirse bize düşmanlık besleyebilir. Sonuçta ailesinin bir üyesi ölecek. Bir çocuk için büyük travma sebebi."

Bellatrix kollarını göğsünde birleştirdi, yüzündeki ufak vicdani ifadeyi yok etmeye çalıştı. "Elbet üzülecek... Ama Lord'a karşı gelemeyiz. Bunu biliyor olmalısın sevgili kardeşim."

💀★━━━━MORSMORDRE━━━━★💀

Hermione kıyafetlerini düzenlerken odaya paldır küldür Draco girdi. Hermione kaşlarını çatıp kafasını Draco'ya çevirdi. "Ne oldu? Bir kapıyı çalsaydın keşke."

"Yatakhanedeki yatağımda not buldum. Snape yarın sabah erken saatte hepimizi Malikaneye götürecek. 1 hafta orada kalacağız. Yani vakit geldi."

Hermione sertçe yutkundu, ayağa kalktı. Draco'nun elindeki notu alıp okudu.

"Vakit geldi. Yarın saat 6:30 'da arkadaşlarınızla Astronomi Kulesinde olun.
-Severus Snape"

Hermione gözlerini kapatıp yatağa oturdu.Gözlerini tekrar açtığında onun karşısına ve hemen dibine çökmüş olan Draco'yu gördü. Draco kızın ellerinin arasındaki notu bir kenara koyup kızın ellerini tuttu, iki eline de öpücükler bırakıp burukça gülümsedi.

"Seni hiç bırakmayacağım Lestrange, biliyorsun değil mi?"

Hermione gülümsemeye çalıştı. "Biliyorum. Kısa bir süre sonra Hogwarts'a Ölüm Yiyen olarak döneceğiz. Sene sonuna doğru ise...işte o zamanı düşünmek bile istemiyorum."

Draco Hermione'nin yanına oturup ellerini yanaklarına yerleştirdi. "Senden almam gereken bir söz var."

"Nedir?"

"Eğer ters şeyler olur ve sorun çıkarsa, birileri senin taraf değiştirdiğini farkederse ve sana zarar vermeye çalışırsa karşındaki kişiyi öldüreceksin. Bu benim annem olsa dahi." Draco, Hermione'nin sanki uygulayacağı plandan haberdarmış gibi konuşmasına şaşırmıştı. Evet, bir risk olabilirdi. Planı işlemeyip işleri daha da kızıştırabilirdi. Ama buna değerdi. Sevgilisini ve kendini kurtarmayı aklına kazımıştı.

"Hermione ben birini öldüremem-"

"Bu çok düşük bir ihtimal Draco. Ama düşük dahi olsa sana zarar vermeye çalıştığı an öldüreceksin. O benim annem, evet. Ama seni kaybedemem anlıyor musun? Lütfen bana söz ver. Kendini koruman gerekiyor."

Draco'nun tutamayacağı söz sadece bu olacak gibiydi. Ama onun güvenini sekteye uğratmamalıydı. Draco "Söz." diye mırıldandı ve sıkıca sarıldı.

💀★━━━━MORSMORDRE━━━━★💀

Ertesi gün sabah erken saatlerde Astronomi Kulesine giden Draco, Hermione, Pansy, Blaise, Theo, Clara, Maxine ve Boris Snape'i bekliyorlardı. Clara hüngür hüngür ağlıyordu ve arkadaşları etrafında çember oluşturmuşlardı. Blaise elini sıkı sıkıya tuttuğu Clara'yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Theo olaydan etkilenmiş Clara ile beraber ağlıyorken Maxine Theo'nun koluna girmişti. Pansy ve Boris'in başları öne eğikti. Draco ise oraya geldiklerinden beri bir sağa bir sola yürüyen sevgilisini pür dikkat izliyordu.

"Babam öldü... artık kimsem yok." dedi Clara hıçkırıkları arasında.

"Biz senin her zaman yanında olacağız Clara. Seni asla yanlız bırakmayız."

"Theo haklı. Her zaman yanındayız." dedi Pansy buruk bir gülümsemeyle.

"Babamın öldürüldüğüne eminim, hissedebiliyorum. Kimin öldürdüğünü bulmam gerekiyor."

Boris atıldı. "Sen bir şeyler yapabilir misin Hermione?"

"Mümkünse yapmasın." dedi Draco. "Tüm yük onun üzerinde. Ben halledeceği-"

Hermione duraksadı ve Draco'yu böldü. "Hayır Draco. Bulacağım." Draco'nun mavi gözleri bir süre Hermione'nin gözlerinde dolandı, iç çekti. Bu sırada ayak sesleri ortamı doldurdu. Snape'in pelerini yerleri süpürürcesine göz hizalarına geldi. "Gidiyoruz."

.
.
.

-MORSMORDRE- ~Dramione [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin