💀31

232 21 199
                                    

"Hermione ne kadar var?"

"Az kaldı."

Akşam olmuş, Madam Pomfrey Draco'nun çıkmasına izin vermişti. Hermione Draco'nun yanından ayrıldıktan sonra kendi eşyalarını odasına taşımış, boş duran Theo'dan Draco'nun kıyafetlerini getirmesini istemişti. İkili Hogwarts'ın koridorlarında odalarına doğru ilerliyorlardı. Draco hala yürümekte biraz zorluk çektiği için Hermione'nin koluna girmişti.

"Şuradan döneceğiz, hemen karşımızda." Draco başını salladı. Çift köşeyi döndü ve ikisi için ayrılan odaya girdiler.

"Ee? Nasıl buldun? Benim çok hoşuma gitti."

Draco etrafta göz gezdirdi. "Gerçekten güzel." Hermione'den uzaklaşıp salonda yavaş yavaş turladı.

"Dikkatli ol...Canın yanacak." dedi Hermione endişeyle sevgilisini izlerken. Draco koltuğun yaslanma bölümüne elini koyup yavaşça arkasını döndü, gülümsedi.

"Merak etme, iyiyim." Draco tutunduğu koltuktan destek alarak ilerledi. Bu sırada Hermione Draco'nun yanına gelip koluna girdi.

"Ağırlığını bana ver."

Draco kendini tutamayıp kıkırdadığında Hermione göz devirdi. "Hala durumun iyi değil Draco. Hastane kanadından çıkmış olman demek iyileştiğin anlamını taşımaz."

"Endişe etme."

Hermione baş sallarken Draco'yu yatak odasına götürdü. Örtüyü açtı ve Draco'nun uzanmasına yardım etti. Ardından içeri birkaç dakikalığına gidip geleceğini söyledi ve elinde çiçeklerle döndü.

Kardelenlerle...

Draco kızın o çiçeği nasıl sağlıklı tuttuğunu pek anlayamamış olsa bile en sevdiği çiçeği en sevdiğinin elinde görmesi gözlerine parlak bir hüzmenin uğramasına sebep olmuştu.

'O aptal Astoria'nın lavantalarından kat kat daha güzel' diye içinden geçirdi Hermione çiçekleri vazoya koyup gülümserken.

"Sen...inanılmaz birisin."

"Biliyorum." dedi Hermione muzip bir sırıtmayla. Draco derin bir iç çekti.

"Sen ve güzel Kardelenler...bana umut veren iki şahesersiniz." Draco elini yanına koyup pat-patladı. Hermione onun yanına gelip yattığında anında kızı kollarıyla sardı ve alnına bir öpücük bıraktı.

"Bana neden söylemediğini çok merak ediyorum. " dedi Hermione. "Bu denli karışık mı benden sakladığın şey?"

Draco dudaklarını ıslattı. "Vicdanıma yediremiyorum. Dilime döküp atamıyorum. Kendime yakıştıramıyorum bu kötü şeyi .Henüz yapmadığım bir şeyden utanıyorum Hermione. Hem çok karışık, hem de bir o kadar saçma."

Hermione kafasını biraz doğrultup Draco'ya baktı, mavi gözleri dolmuştu. Bazen Draco'nun gözlerine baktığı zamanlarda kaldırım taşına oturmuş çaresizlikten hüngür hüngür ağlayan bir çocuk görürdü. Yine görüyordu... tıpkı daha önce de gördüğü gibi...

✼Flashback✼

Narcissa ev cinine seslendi. Ama ses gelmedi. "Hermione annenle sen gelmeden 1 saat önce Draco odasına gitti. Yanlız kalmak istediğini söyledi ama endişe etmeye başlıyorum. Sen gidip bakabilir misin?"

Hermione baş salladı, koltuktan kalktı ve salondan çıktı. Topuklu ayakkabısı yankı yankı malikanenin sessizliğini bozarken merdivene yöneldi. Bir burun çekme sesi geldi ve bu sesin Draco'dan geldiği aşikardı. Merdivenin önüne geldiğinde Draco'nun kızarmış ve şişmiş gözlerle, çekmekten ve silmekten kızarmış bir burunda aşağı indiğini gördü. Draco kızla göz göze gelince yutkundu ve dudaklarını ıslattı.

-MORSMORDRE- ~Dramione [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin