"Bölmüyorum umarım."
Narcissa ve Bellatrix kafalarını yan tarafa çevirdiler. Hermione ellerinde iki adet siyah gülle ve saksılarla duruyordu. Ellerine, diken batmaması için bir çift kalın eldiven giymişti ve gülleri öyle tutuyordu. Bakışları soğuktu ama yine de hüzünden bir parça bulabilirdiniz. Hermione gözlerini teyzesi ve annesinde gezdirirken tek kaşı havadaydı.
"Hayır tatlım, bölmüyorsun." dedi Narcissa. Gülümsedi, Hermione'nin yanına gelip omzunu okşadı. Tam gidiyordu ki Hermione anında durdurdu.
"Bir buket kırmızı gül gönderdim Malikaneye. Hep siyah bulurum ama ufak bir renk değiştirme büyüsüyle halloldu. Anneler günün kutlu olsun."
Narcissa gözleri dolu dolu gülümsedi. Ellerini Hermione'nin yanaklarına yerleştirip alnına bir öpücük kondurdu.
"Teşekkür ederim tatlım. Bu akşam yemekte bir güzel oturup konuşuruz."
Narcissa'nın gitmesi ardından Hermione ilerleyip elindekileri köşedeki yuvarlar sehpaya bıraktı. Bakışları bu sefer keskin ama affedici görünüyordu. Bella kızın ayak bileğine baktı, yılan dövmesi yoktu; sinirli de değildi.
"Bugün anneler günü. Alice'e çiçek göndermeyi bu yıl da istiyor musun anne?"
Bellatrix başını salladı.
"Güzel. Sevindim. Dikenleri temizlemeye başlayabiliriz o zaman."
Hermione arkasını döndü ve asasını doğrulttuğu içerideki siyah sandalyeler terasa geldi. Yuvarlak masanın yanında yerini bulan sandalyelerin ardından Bellattix'in ağzından farklı bir cümle çıktı.
"Özür dilerim."
Hermione başını kaldırdı. Bir süre annesinin gözlerine baktı. Sonra dudağının tek tarafı yana doğru kaydı.
"Özür dilemek ve sen... Kusura bakma anne ama çok imkansız bir manzara değil mi?"
"Hermione, lütfen-"
"Tokat için mi, yoksa bana karşı dürüst olmaman için mi bu özür?"
Bellatrix iç çekti. "Kendime ne kadar dürüstsem sana da o kadar dürüstüm Hermione. Sana ne söylediysem hepsi dürüstlükle söylediğim şeylerdi."
"Peki ben buna neden inanamıyorum?" Dedi Hermione sitem edercesine. "Niye gerçekçi gelmiyor? Niye her seferinde kendimi sana ispatlamaya çalışırken senden bir darbe alıyorum?"
Hermione uğraştığı çiçeği bırakıp üstündeki kıyafetin sol kolunu sıyırdı.
"Bu ne için burda sanıyorsun? Senin gönlün olsun diye. İstisnalar dışında herkes bana yüz çevirmişken sen bana çevirme diye. Dumbledore'un öleceği gece oraya sadece Draco için çıkacağım. Ama bu işe senin için bulaştım. Bunu bil."
Hermione ve Bellatrix sessiz sessiz çiçeklerdeki dikenleri ayıkladılar. Siyah saksılara yerleştirip saksıların etrafına beyaz bir kurdale bağladılar. Hermione asasını çıkarıp salladığında saksıların üstündeki kurdalelerde isimler belirdi.
'Alice ve Frank'
Hermione üzerinde Frank yazılı olan saksıyı asası yardımıyla odasına gönderdi.
"Babalar günü gelene kadar benim odamda kalabilir. Ben gidince Alice'in çiçeğini gönderirsin."
Hermione kalktı ve balkon kapısına ilerledi. Cisimleneceği sırada gözünden gelen yaş onun dikkatini dağıtmıştı. Yavaşça arkasını döndü ve onu izleyen annesine baktı.
Belli belirsiz gülümsedi...
Orta hızda adımlarla annesinin yanına geldi ve sıkı sıkı sarıldı. Sarılmanın karşılığı hiç geç gelmemişti. Bir saniye bile...
"Ağır konularda ağır bir şekilde tartışmış olsak bile... seni yine de çok seviyorum anne. Anneler günün kutlu olsun."
.
.
.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-MORSMORDRE- ~Dramione [TAMAMLANDI]
Fanfiction(Bazı noktalama ve bazı imla hataları var. Umarım sizin için sorun olmaz:) ) "Savaş sadece bir adım uzaktaydı" "Beyaz çabuk kirlenecek kadar aydınlıktır. Siyahsa yeniden kirlenemeyecek kadar karanlık" ~~~~~~~~~~~ "Zorba biriyim belki evet, belki çok...