16. Bölüm

435 30 19
                                    

Bölümlerin kısalığından rahatsız olan arkadaşlardan özür dileyerek 20-25. bölümler civarından sonra bölümlerin biraz daha uzayacağını söylemek isterim. Hepinize iyi akşamlar ve iyi okumalar. :)

 “Benim olsana.” Dedi sık nefeslerinin arasından. “Sevgilim ol.”

---

ARAS’TAN

Hâlâ yaptığım şeyin şokunda olmasını mazur gördüğüm Ada gözlerini kırpıştırarak birkaç saniye bana baktıktan sonra önce dudaklarını araladı, sonra dudağının kenarını hafifçe ısırırken başını öne eğdi. Sabırla vereceği cevabı bekliyordum. Aradan iki ya da üç dakika geçmişti ki tekrar başını kaldırıp gözlerime baktı. Saniyeler içinde kollarını sımsıkı boynuma dolamış, ben daha ne olduğuna anlam verememişken başını göğsüme yaslamıştı bile. Şaşkınlığı üzerimden çabuk attım ve görmeyeceğini bildiğim için hafifçe sırıttım. Zafer gülüşü.

“Ben…” dedi başı hâlâ göğsümdeyken. Sesi boğuk çıkıyordu. Birkaç saniye yine sessiz kaldı ve başını geri çekeceği zaman yüzümdeki sinsi gülümseyişi silip daha duygulu bakmaya çalıştım. Bir film sektöründe işe başlayabilirdim belki de?

Ellerimi tutup gözlerini gözlerime sabitledi. Onayını duymak için artık tarif edilemez bir istek duyuyordum. Yanaklarını şişirip nefesini yavaşça dışarı verirken, onun yanındayken istemsizce yaptığım şeyi yapmaya devam ediyordum: her mimiğini pür dikkat seyretmek.

“Ben bunu yapamam.”

Beklediğim birçok cevap vardı. Evet, kesinlikle evet, inanamıyorum günlerdir bunu bekliyordum, sana aşığım… Birçok şey. Bu kesinlikle hazırlıksız olduğum bir hamle olmuştu. Senelerimi karşımdaki insanların hamlesini tahmin edip ona göre davranarak geçirmiştim. Bu yüzden küçüklüğümden beri satrançta çok iyiydim. Bu hamle beni neredeyse mat edecek düzeydeydi, karşı atağım yoktu çünkü! “Şah.” Dedi içimdeki benden ölümüne nefret eden yanım.

Yüzüm kim bilir nasıl bir hal almıştı ki Ada tekrar konuşmaya başladı.

“Bak, sana karşı inkar edemeyeceğim yoğunlukta duygularım var. Ama seni tanımıyorum. Bir anda ortadan kayboluşların, anlamsız öfken, üzerine sebepsiz ve çok farklı anlarda çöken ifadesiz hallerin… Bunlara anlam veremiyorum. Seni çözmeye çalışırken yorulmak istemiyorum Aras.”

Gözlerimi kısarak ona baktım.

“Az önce öpüştük.”

Elini geçiştirir gibi salladı.

“Boş bir anımıza denk geldi. Üzgünüm.” Cümleleri, kendimi kullanılıp ortada bırakılmış biri gibi hissetmemi sağlamıştı. Oysa onun üzerinden planlar kuran bendim. Bunu ona hissettirmesi gereken bendim. Bu kız kesinlikle kafa karıştırıcı, tuhaf, aptal, ama fazla şanslıydı. İlahi bir güç tarafından benden uzak tutuluyor gibiydi. Ama Aras Kozan’ın elde etmek istediğinde elinden kaçabilecek bir şey henüz yoktu.

“Şimdi… Sanırım eve gitmem gerek. Beni eve bırakır mısın?”

Hafifçe gülümsedim.

“Hayır. Kendin git.”

Az önce bana yaşattığı, daha önce kesinlikle hissetmediğim o kullanılmışlık duygusunun intikamını kendimce bu şekilde almak istemiş olabilirdim. Önce şaşkınlıktan kocaman açtığı ağzıyla birkaç saniye bana baktıysa da sonra kendini toparladı ve hiçbir şey söylemeden gitti.

Bugüne dek hiç, bir filmi izlemeden fragmanını izlememiş ya da bir kitabı alırken arka kapağında yazılanları okumamıştım. Filmleri afişinden kitaplarıysa ilk cümlelerinden teşhis eder ve teşhisimde asla yanılmazdım. İnsanlar konusu da benim için pek farklı sayılmazdı. Kolay tanır, kolay anlar ve eğer birine karşı savaş başlatırsam kolay mat ederdim.

SİYAH KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin