Bölüm biraz geç geldi farkındayım. Devamı, yani aslında sevgililer günü özel olarak düşündüğüm bölümü, yarın yayınlamayı düşünüyorum. Kısa oluyor ama kusura bakmayın, benim de yorum sayısından pek memnun olduğum söylenemez.
Sizi seviyorum. Gerçekten. ^^
Medyada Aras var.
-
“Prenses, dün akşamdan beri seni göremiyor olmak ne kadar büyük bir işkence tahmin bile edemezsin.”
---
Bazen, hoşunuza gitmeyen insanlara, hoşunuza gidiyormuş gibi davranmak zorunda kalabilirdiniz. Dersten geçmek için bir öğretmene, arkadaşınızın arkadaşı olduğu için pisliğin tekine veya sevgilisinin ölümüne sebep olduğunuz için Görkem gibi birine.
Bu yüzden dudaklarıma kadar gelmiş olan “Yine mi sen?” cümlesini yuttum. Yine de gülümsemek yerine gözlerimi devirmeyi tercih etmiştim. Görkem de buna pek aldırmış gibi görünmüyordu. Aceleci bir şekilde yanıma geldi.
Dudağının kenarında ufak bir şişlik vardı. Bunu görünce suçluluk duygum iyice alevlendi ve Görkem’e kötü davranamayacağımı fark ettim. Şu anda buna hakkım yoktu.
“Merhaba.” Dedim tebessüm ederek.
“Biraz yürüyelim mi?”
Serra’ya kaş göz işareti yaptığımda başıyla onayladı ve hızla yanımızdan uzaklaştı, Görkem’den cidden hiç hoşlanmamış olmalıydı.
Haklı olup olmadığını düşününce, haklı sayılmazdı aslında. Ben Görkem’den hoşlanmadıysam kesinlikle haklı sebeplerim vardı. Birincisi, ondan önce Aras’la tanışmıştım. İkincisi ve daha önemlisiyse ruh hastası yönüyle kesinlikle tanışmıştım ve sanırım ondan biraz korkuyordum. Ah tabii bir de ona karşı duyduğum vicdan azabı vardı…
Ama bu durumda Serra’nın ondan hoşlanmamış olması tuhaftı. Çünkü gerçekten standartların üstünde bir yakışıklılığı vardı üstelik Serra’nın beğeneceği türden bir sevimliliği de vardı. Gülünce gözleri hafif kısılıp badem şeklini alıyordu ve bu onu olduğundan da hoş gösteriyordu. Yine de dediğim gibi, ondan önce karşıma Aras çıkmıştı.
Görkem’le konuşmadığım sürece derinleşen düşüncelerimin beni boğacağını fark edince ben konuşmaya karar verdim.
“Dün için kusura bakma, Aras biraz sinirlendi.” Dünü hatırlayınca biraz utanmıştım. Herkesin ortasında yediği yumruğa ve dudağının kenarındaki şişliğe rağmen fazla rahattı Görkem. Bana bakıp dişlerini göstermeyecek çarpık bir gülümseme takındı.
“Önemi yok,” dedi gülümseyerek. “Seni kıskandı. Bana karşı ilgi duyduğunu falan düşünüyor olmalı.”
Kaşlarımı çattım.
“Nasıl yani?”
“Bir erkek, bir kızı iki sebepten kıskanır. Ya karşısındaki adam çok yakışıklıdır, ya da karşısındaki kadın o adama olması gerekenden daha ilgili davranıyordur.” Kendini beğenmiş bir gülümseme takındıktan sonra ekledi. “Ya da her ikisi.”
Aras benim Görkem’i beğendiğimi falan mı düşünüyordu yani? Bu düşünce çok saçmaydı. Benim bir şey söylemeyişim onu cesaretlendirmişti sanki. Tekrar konuşmaya başladı.
“Siz sevgili misiniz?”
Başımı iki yana salladım.
“Anladım. Peki Aras sana, sanki senin sahibinmiş gibi davranırken, senin fikrini aldı mı?” İğneleyici cümlesi bende tekrar bir göz devirme isteği uyandırmıştı. “Yani… Sevgili olmak adına bir adım attı mı?”
![](https://img.wattpad.com/cover/20528114-288-k73078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KADAR
Teen FictionSiyah gibi olmalı insan. Siyah gibi sade, siyah gibi koyu, siyah gibi yalnızlığı yansıtmalı kimi zaman ve siyah gibi kamufle etmeli ardındaki tüm diğer şeyleri. Bazen acımasız olmalı tıpkı siyah gibi, bazense çaresiz. Gecenin en karanlık saatini yan...