Aslında, kitap karakterleri için kişi belirlenmesinden hiç hoşlanmam. Okurken kişinin gözünde canlanmasını isterim genelde. Ama öyle birini buldum ki, hayalimdeki Aras'la tıpatıp uyuşuyordu. Dayanamadım ben de. Ada, hayalimdeki Ada'yı yansıtmıyor pek açıkçası... Ama yine de hoşuma gittiler.
Ada ve Aras karakterleri medyada!
Yorumlar, geldiği takdirde beni yine mutlu edecek. Seviliyorsunuz, herkese iyi okumalar. ^^
*
“Misafir kabul ediyor musun?”
---
Duygusal olduğum için mutlu, deli gibi duygusal olduğum için kaygılı bir insanım. Her şeyin fazlası zarar mottosuna göre değil, her şeyin en fazlasıyla yaşanması gerektiğine inananarak yaşıyorum. Aşksa aşk, nefretse nefret… Hiçbir duygunun ortasını göremedim şimdiye dek.
Geçmişte senelerimi adadığım insan bir anda yolda gördüğümde ifademi değiştirmeyen bir yabancıya veya on beş dakika önce tanıdığım bir insan beni en içten gülümsemelere boğan birine dönüşebiliyordu kolayca. Bugüne dek bu benim için bir avantajdı, ama oturup da kurcalamaya kalkarsam bunun tek bir sebebi vardı: Tattığım duygular gerçeğe yaklaşamamıştı. Gelip, geçmişlerdi. Güvenim sarsılmıştı, nefret etmeyi seçmiştim. Kalbim kırılmıştı, nefret etmeyi seçmiştim. Aldatılıp, yine nefret etmeyi seçmiştim. Çünkü hiçbiri; ardından acı çekebileceğim kadar net duygular yaşatmamışlardı bana.
Kısacası Aras dışında herkesi hayatıma kolayca alabilmek veya canım yandığında kolayca çıkarıp atabilmek benim için gelenek haline gelmişti. Şimdi zihnim, kalbim veya her ikisi birlikte alışılmışı tekrar yaşatmaya çalışıyorlardı. Olana onlarla birlikte ben de fazlasıyla şaşırmıştım çünkü ne yaparsa yapsın bu adamdan nefret edemiyordum.
Onu on beş dakika kadar kapının önünde öylece bekletip eve almayışımı, yaklaşık kırk beş dakika önce sonlandırmış olmam bunun en büyük kanıtıydı. Kıyamamış, öfkemi bir kenara atmış, kapıyı tekrar açmıştım ona işte.
Karşılıklı olarak hiç konuşmadan oturuyorduk. Ve tam kırk beş dakika sonra, ilk konuşan ben olmuştum.
“Neden geldim demiştin?”
“Neden geldiğimi söylediğimi hatırlamıyorum.” Aptal.
Ortama yine sessizlik hakim olduğunda kırk beş dakika daha bekleyecek sabrımın olmadığını fark ettim.
“Sen beni eve tek başıma yolladın resmen ya.”
“Büyütülecek bir şey yok. Koskoca kızsın işte, gelmişsin de eve sapasağlam. Kafamı ütülemeyi kesecek misin?”
Ağzım şaşkınlıkla açılmış bir halde bakakalmıştım. Aras zaten kibarlık yoksunu bir insandı ama şu anda karşımdaki hali kesinlikle alışıldık düzeyde değildi. Önce beni öylece eve yollaması, şimdi de bu…
Fazla yüz veriyor olmalıydım. Yaptıklarına rağmen ona kolay yeniliyordum. Kollarında uyumuş, beni öpmesine, kıskanmasına izin vermiş, onu evime almıştım. Üzerimdeki etkisi bile rahatsız ediciydi. Midemin altındaki boşluk tamamen havayla doluymuş gibi hissettiriyordu.
İleride aramızda bir şeyler olacaksa bile, şu anda bana böyle davranıyor olması… Kesinlikle saçmaydı. Erkeklerin ilişkideki tek ve en önemli kozları ilişki başlayana kadar dünyanın en mükemmel erkeğiymiş gibi davranmalarıydı ve Aras genel tavrıyla bunu resmen yoksayıyordu.
“Benimle böyle konuşmak için mi geldin buraya?” dedim ani öfkemin verdiği cesaretle. “Ben anlamıyorum. Neyiz biz seninle Aras? Kıyafetime karışıyorsun, beni kıskanıyorsun; ilişkimizin bir adı olmamasına rağmen senelerdir sevgiliymişiz gibi davranıyorsun. Öyle ki şu anda sevgili olsaydık benden sıkıldığını düşünmeye başlardım. Benimle konuşma şekline bir bak! Evime gelip, canımı sıkıp, geri gitmek bir çeşit hobi senin için anladığım kadarıyla. Ben senin neyinim?” Son cümlede sesimi biraz daha yükseltmiştim. Aras ise benim aksime fazla sakindi.
![](https://img.wattpad.com/cover/20528114-288-k73078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KADAR
Genç KurguSiyah gibi olmalı insan. Siyah gibi sade, siyah gibi koyu, siyah gibi yalnızlığı yansıtmalı kimi zaman ve siyah gibi kamufle etmeli ardındaki tüm diğer şeyleri. Bazen acımasız olmalı tıpkı siyah gibi, bazense çaresiz. Gecenin en karanlık saatini yan...