Merhaba. Uzun zaman oldu, ha? Pek okuyan yoktu aslında istek gelmeyince sürdürmek istemedim sonra bir arkadaşımın ısrarlarıyla devam etmeye karar verdim. Ona buradan çok teşekkür ediyorum! Yorum ve eleştirilerinizi ihmal etmeyin. İyi okumalar! :)
Başımı avuçlarımın arasına almış bir halde ne kadar durdum bilmiyorum ama olduğum yerde doğrulduğumda zihnimin yorgunluğu saate bakmamı bile engelleyecek düzeydeydi. Yatağıma uzanıp bakışlarımı tavana diktim ve uykunun beni esir almasını beklerken gözlerimi bir an bile kapalı tutmamaya özen gösterdim. Zihnimden bir an dahi çıkmayan görüntüler beni delirtiyordu. Üstelik bilmeyen de kalmamıştı anlaşılan...
Ertesi sabah yerimden kalkmak için kendimi zorlamak zorunda kalmıştım. Ortaokul, lise ya da üniversite fark etmiyordu. Okul denen şeyin kesinlikle işkenceden farkı yok.
Her sabah yaptığım gibi kısa bir duşun ardından siyah saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra dudaklarıma en sevdiğim dudak kremimi sürdüm. Vişne tadı hoşuma gidiyordu açıkçası. Üzerime giyineceğim koyu renk jean ve yine koyu tonlardaki tişörtten sonra tamamen hazırdım. Derslerin ne olduğunu zerre önemsemeden çantamın içine bir not defteri ve birkaç kalem atıp yavaş ve isteksiz adımlarla evden ayrıldım. Bugün de yüzme havuzunun bana davetkar bir şekilde sırıtacağını biliyordum ancak dersleri asma şansım olmasın diye yanıma bikini almamıştım.
Otobüs durağındaki sıkıcı ve ıslak bekleyişin ardından -duraktaki oturakların ıslak olduğunu fark edemeyip oturmuşsam ne olacak yani- sonunda beklediğim otobüsün gelişiyle derin bir nefes aldım ve otobüsün kapısı açıldığında gelen o iğrenç korna sesi yüzünden yerimde sıçradım. Bu ne be sabah sabah, diye kendi kendime söylenirken olduğum yerde epey oyalanmış olmalıyım ki otobüsün arkasında kornayı üstüne oturmuşçasına aralıksız çalan araba yüzünden otobüs kapılarını kapattı ve ben ne olduğunu anlayamadan harekete geçti. 45 dakikada bir gelen otobüs!
Öfkeyle geriye bakarken elimde ne var ne yoksa arabaya fırlatmak istedim. Manyak mıdır nedir bomboş yolda gelmiş otobüsün arkasında korna çalıyor.
"Günaydın."
Ben düşüncelerle cebelleşirken arabanın iyice yaklaşıp siyah film çekili camlarının açıldığını fark etmemiştim üstelik konuşan ses tanıdık gelmeyince küfredip kaçmayı da düşünmedim değil. Derken arabanın kapısı açıldı ve içinden siyahlar içinde bir adam indi, gözündeki "ben en az birkaç bin lirayım" diye bağıran güneş gözlüklerini çıkardı -hava yağmurlu aptal seni- ve ufak bir sırıtış takınınca tanır gibi oldum onu.
"Sen şu dünkü çocuk musun?"
Yüzündeki kendini beğenmiş gülümseyiş silinirken boğazını temizledi ve bozuntuya vermemek için saçlarını karıştırdı.
"Evet."
Yani, yakışıklısın diye herkes seni anında tanımak zorunda değil, öyle değil mi? Ukala.
"Tamam. Arabanı çekersen eğer otobüs beklemem kolaylaşacak, az önce çaldığın korna yüzünden otobüsüm kaçtı çünkü."
"Ben de okula gidiyordum."
"Yani?"
"Benimle gel?" Çarpık bir gülüş takınarak cevabımı bekledi.
"Hayır, teşekkür ederim." Cevabı verirken biraz düşünmem gerekmişti açıkçası. Otobüsü yaklaşık 45 dakika daha bekleyecektim. Ama henüz dersimin başlamasına da 1 saat vardı. Birkaç dakika geciksem de yetişebileceğime emindim.
Dişlerini sıktıktan sonra boş bakışlarını gözlerime dikti.
"Alt tarafı okula götüreyim dedim. Başka bir şey teklif etmişim gibi davranıyorsun." dedikten sonra gözlerindeki ifadeyi hiç değiştirmeyerek alaycı bir gülüşle arabasına bindi. Dümdüz önüne bakarken "İyi beklemeler" deyip lastiklere çığlık attıracak bir süratle yola koyuldu. Arkasından bakakalmıştım. Onun yüzünden otobüse binememiştim ben be! Ettiği laflar... Bu adam daha ne kadar karşıma çıkacaktı bilmiyordum ancak her yönüyle sinir bozucu olmayı çok iyi başarıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KADAR
Novela JuvenilSiyah gibi olmalı insan. Siyah gibi sade, siyah gibi koyu, siyah gibi yalnızlığı yansıtmalı kimi zaman ve siyah gibi kamufle etmeli ardındaki tüm diğer şeyleri. Bazen acımasız olmalı tıpkı siyah gibi, bazense çaresiz. Gecenin en karanlık saatini yan...