3. Bölüm

555 39 4
                                    

İnsanlar ne zaman ne hissedeceğine karar veremediği gibi, ne zaman ne yapacağını da belirleyemiyor ne yazık ki. Bugüne dek yaptığım ve pişman olduğum şey sayısı bir elin parmağını geçmezdi. O an bu sayıya bir tane daha ekleneceğini nereden bilebilirdim ki?

Aras'ın savurduğu bu cümleden sonra yüzüne baktığım birkaç saniye içerisinde yüzüm öfkeden kızarmaya başlamıştı bile. Ve sağ elimi öfkeyle kaldırıp o alaycı gözlerinin altındaki yanağına tokadı bastım!

Tamam, çok ağır bir tokat değildi ve yerinden hareket bile etmemişti açıkçası. Ama yüz ifadesindeki ani değişim ve etraftaki tüm uğultuların kesilmiş olması pek hayra alamet değildi. Çevredeki herkesin odak noktası olmuş olmalıydık. Elimi aniden dudaklarımın üzerine götürüp şaşkınlıkla kaşlarımı havaya kaldırdım. Onun bakışlarıysa çoktan gözlerinde soğuk rüzgarlar estiren haline dönmüştü. Tokat olayı biraz fazla mı abartı kaçmıştı acaba?

Derin bir nefes alıp kulağıma doğru yaklaştı.

"Bugünün tarihini aklında tut. Tokadı attığın o yeri kendi isteğinle öpüyor olduğunda hatırlayacağın ilk şey bu an olacak..."

Fısıldadığı şey bile beni öfkelendirememişti, öyle ağır bir pişmanlık yaşıyordum. Tokat ne demek hem de herkesin ortasında ağır aptalım ben sanırım. Ayıp da oldu adama. Okula geldiği gibi tüm popülaritesini yerle bir ettim. 

Düşünceler zihnimi terk etmiyordu. Tamam, onun da suçu vardı yani. Ne diye açık açık asılıyordu ki bana? Özgüveni başına elbet iş açacaktı sonuçta. Bu da ona ders olurdu hem. Evet evet, öyle istediği her kızı elde edemeyeceğini öğrenmesi gerekiyordu sonuçta.

Yok yok, iç sesim bile bana yardımcı olmuyordu. Bir nevi kendimi de küçük düşürmüş sayılırdım. Ettiği lafı hiç umursamayıp gülüp geçseydim ya! Tokadı sırf lafını gururuma yediremediğim için ya da gerçekten öyle bir şey varmış da anlamasına sinirlendiğim için attığımı düşünecekti kesin. Öyle düşünmediyse bile ben sonsuza kadar öyle düşündüğünü düşünerek paranoya yapacaktım.

Sonrasında bana ettiği lafsa, evet önceki lafından pek bir farkı yoktu ve attığım tokat için pişman olmamış olsaydım bir de o cümlesinden sonra geçirirdim suratına ama işte bir pişmanlığı bir kez yaşamak benim için yetiyor ve artıyordu bile. O da altta kalmış olmamak için etmişti o lafı muhtemelen. Kendince çok da haksız sayılmazdı. Bu yüzden o cümlesi için ona kızmadım.

Ertesi gün okula gittiğimde köşe bucak Aras'ı aramaya başladım. Çocuk her yerde beni bir şekilde bulup karşıma çıkarken ben onu yarım saat aramış hâlâ bulamamıştım ve bu ciddi anlamda sinir bozucuydu. Ben de azıcık da olsa ajanlık yeteneğim var sanardım yazıklar olsun bana.

Çaktırmadan erkekler tuvaletine doğru bakmaya çalışıyordum, belki de orada olabilirdi.

"Küçük tacizci şimdi de başkalarını gözetliyor demek, çok ayıp..." Konuşurken nefesiyle ensemi gıdıklayan sesin sahibine dönerken az kalsın korkudan öleceğimi söylememe gerek yok sanırım. "Ben de bana özel yaptığın bir şey sanıyordum meğer senin meslek buymuş." Ona doğru döndüğümde uzaklaşarak aramızdaki mesafeyi korudu ve alaycı bakışlarıyla uyumlu bir şekilde çarpık gülüşünü yüzüne yerleştirdi.

"Seni arıyordum be ne tacizcisi!" Sözde özür dileyecekken yine çemkirmeyi tercih etmiştim ama ne yapayım yahu adam gerçekten aşırı sinir bozucuydu.

"Ha beni gözetlemek iç-"

"Özür dilerim."

"Ne?"

SİYAH KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin