13. Bölüm

439 34 10
                                    

İyi akşamlar arkadaşlar.

Okuyanların görüş belirtmesi beni çok mutlu edecek. :))

-

Ne zaman ağlasam, uyuyabileceğim bir yer ararım kendime. Ağlamanın güzel olan tek yanı, ardında getirdiği uykunun tatlılığı çünkü. “Yeterince acı çektin,” der gibi, kabussuz ve tam manasıyla huzurlu. Derdimi tasamı tamamen unuttuğum ve kollarında uyuduğum adamın verdiği anlamsız güven duygusu hayatımın en güzel duygusunu tattırmış gibiydi bana.

Yine de bu duygunun sebebinin Aras olduğunu kabul etmek istemediğim için huysuzlanacağımı biliyordum.

Gözlerimi açmadan önce her sabah yaptığım gibi derin bir nefes alıp gerinmeye çalıştım. Hissettiğim şey rahatımı bozmuş ve gözlerimi açmam için yeterli sebep olmuştu zaten.

Gözlerim Aras’ın uyuyan haliyle karşılaşınca iyice irileşti. Uykudan eser bile kalmamıştı. Dünün hatıraları zihnimde yavaş yavaş belirginleşirken bir yandan da yüzünü seyrediyordum. Huzurlu gibiydi. Ve normalde takındığı o sert ifadesi tamamen gitmiş, yumuşacık bir hale gelmişti. Gözlerimi kırpıştırarak birkaç saniye daha onu seyrettikten sonra bana sımsıkı sardığı kollarından sessizce sıyrılmak için geriye doğru çekildim. Tuhaf bir homurdanma sesi çıkardıktan sonra beni kendine iyice bastırdı ve hareketsiz kalmaya devam etti. Yattığım yerde çırpınmaya başladım ama kesinlikle hareket edecek gibi görünmüyordu.

“Ya bıraksana beni!” diye cırladığımda hiç oralı değilmiş gibi görünüyordu. “Aras ya uyan ya da kollarını çek kalkmak istiyorum. Resmen duygusal halimden yararlandın. Ya bıraksana nefes alamıyorum be öküz!”

Kollarını çevremden çekince kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Burası benim odam değil miydi?

“Ya senin nasıl bir ses tonun var kulağımın dibinde bağırıp duruyorsun? İki dakika uyutmadın ya. Kalk git nereye gidiyorsan yeter ki sus.”

“Aa şuna bak benim evimden beni kovuyor,” diye çirkef bir şekilde kurduğum cümlenin ardından ses tonumu yumuşak bir hale sokup devam ettim. “Hem biz salonda uyumuştuk burada ne arıyoruz?”

“Kucağım rahat biliyorum ama o odundan bozma koltuğun o kadar da rahat değil Ada. Kendi rahatımı da düşününce seni kucakladığım gibi buraya geldim.”

“Ne demek kucakladığım gibi?” Göğsüne yumruk atmaya başlayınca kolumu tuttu.

“Ada,” dedi sakin bir ses tonuyla. “Kendin uyudun benim kucağımda.”

Dudaklarımı büzüp yataktan kalkınca ona dönmeden konuştum

“Acıkmışsındır. Kahvaltı hazırlıyorum.”

Ben aşağı inerken arkamdan normal bir ses tonuyla, “Zehirleneceğiz.” Dediğini duyar gibi oldum ama aldırmadım.

Birlikte her zamanki gibi atışarak yaptığımız  kahvaltının ardından okula gidişimiz olaysız geçmişti. Bahçeden içeri girdiğimizde birden beni kolumdan tutup kendine doğru çevirdi.

“Ada artık hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı bırakıp konuşacak mısın?”

“Neyi?” dedim saf saf bakmaya çalışarak –becerebildiğimi hiç sanmasam da.

“Dün neden ağladın?” Yine o sert yüz hatları, duygusuz bakışlar ve duygudan yoksun net cümleler.

“Çünkü…” dedim kelimeyi uzatıp kendime düşünmek için fırsat tanıyarak. “Bunu sormamalısın. Söyleyebileceğim bir şey değil.”

SİYAH KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin