6. Bölüm

485 29 5
                                    

Aras'ın gerçekten enfes soslu bir makarna yaparak beni şaşırtışının ardından tam olarak 1 hafta geçmişti ve ilginç bir şekilde bu hafta boyunca Aras'ı bir kez bile görmemiştim. Hayatım aynı monotonlukla devam etmekte ısrarcı gibiydi. Sabah uyanıyor, okul olduğunu hatırlayıp kendi kendime histeri nöbetleri geçiriyor, zorla yerimden kalkıp duşla kendimi ayıltmaya çalışıyor, okula gidiyordum. Eve gelene kadar ne yaptığım hakkında benim de pek bir fikrim yoktu aslında bakarsanız. Derslere karşı hâlâ aynı derecede ilgi (!) gösteriyordum. Günler birbirini kovalayıp gitmişti ve yine aynı durakta o lanet otobüsü bekliyordum.

O lanet arabanın yine aynı hızla gelip artistik bir şekilde durağın önünde frenlemesiyle irkildim.

"Hadi atla."

Gözlerimi kırpıştırarak ona bakıyordum. Açıkçası günlerdir nerede olduğunu merak etmiştim. Birkaç defa aramayı düşündüysem de numarasını almamış olmam bu konuda benim için iyiydi aslında. O kimdi de arayacaktım ki?

İtiraz etmeden ön koltuğa bindikten sonra ona doğru döndüm.

"Günaydın." 

Büyük bir dikkatle yola doğru bakıyordu. 2 dakika kadar yüzüm ona dönük bir şekilde bekledim ama cevap vermeye pek tenezzül ettiği söylenemezdi. Tekrar konuştum.

"Yoksun ortalıkta?" Serra'dan mı bulaşmıştı bilmiyorum ama bende de tuhaf bir merak güdüsü uyanmaya başlamıştı sanırım. Yoksa hiç tanımadığım adamın neyini merak edeyim canım.

Konuşmamakta ısrarcı olunca ben de omuz silkip önüme döndüm. Bu sığır merak edilmeyi gerçekten hak etmiyordu. Dikkatimi yola verdiğimde, konuşmama kararımdan vazgeçmem epey kısa sürdü.

"Nereye gidiyorsun okulu geçmişiz?"

"Okula gitmiyoruz ki." Sonunda ağzından çıkan lafların da tam anlamıyla sır kutusu olduğu gerçeği öfkeden köpürmemi sağlamıştı. 

"Nereye gidiyoruz?"

Konuşmadı.

"Nereye gidiyoruz?"

Konuşmamakta ısrarcı.

"Nereye gidiyoruz?"

Yüz ifadesi bile değişmiyor.

"Aras nereye gidiyoruz dedim sana?"

Yükselen ses tonuma karşı hafifçe tebessüm etti. Bu adam beni çileden çıkartırdı.

"Evime."

Yok artık. Bir defa onu evime aldım diye ne sanmıştı beni, istediği her an istediği yerde, evinde veya bulunmamı istediği herhangi bir yerde olacağımı mı? Üzerimde bu kadar hakimiyeti olamazdı. Bana fikrimi bile sormaması gerçekten çok can sıkıcıydı. Aynı zamanda da sinir bozucu.

"Ben gelmiyorum. Arabayı durdur." Durdurmayacağından emin olunca tekrar konuştum. "Durdurmazsan atlarım." Bir 'klik' sesi gelince ellerimi yumruk yaptım ve var gücümle sıktım. Parmak boğumlarımın bembeyaz olduğuna bahse girebilirdim. 

"Kapıyı aç, senin her istediğini yapmak zorunda değilim. Açsana şu kilidi!" Yeniden gelen 'klik' sesiyle camın kenarındaki kilit düğmesi de tekrar olması gereken yere çıkmıştı. Dediğimi çabucak olmanın hayretini atlatamadan bir anda arabanın gazına yüklenmesiyle resmen koltukta olduğum yere yapıştım.

"Manyak mısın sen?" Ben de onun yaptığı gibi sakin bir ses kullanmaya çalışmıştım ama öfke kontrolümü her zaman sağlayabilen bir insan olmayışım buna yardımcı olmamıştı.

"Atlamak istersen, işini kolaylaştırayım dedim." 

Gözlerimi kısarak ona ölümcül bakışlar atmaya başladım ama onun bunlardan haberi yoktu elbette. Yan profilden yüz hatlarını incelemeye başladım. Gerçekten kusursuz denebilecek hatlara sahipti. Fiziği ve giyimi de fena değildi.

SİYAH KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin