BÖLÜM 13
"Karanlığın ışığı"
>>Hicriyle çifte nehr-i revan oldu gözlerim <<
>>ol nev-nihali hayli zaman oldu gözlerim <<"Onun hasretiyle gözlerim, akan iki nehir oldu. Nice zamandan beri o fidan boylumun, yollarını gözler dururum."
Namık Kemal
Ay başı geldiği için paramı çektim ve cüzdanıma koyup beni bekleyen talatların arabasına doğru adımlarımı hızlandırdım.
Arabaya bindiğimde kapıyı kapattım ve hastaneye doğru yola koyulduk. Öktemle konuştuğumuz o duygusal konudan sonra pek birşey yapmamıştım. Biraz yattım ve biraz daha yattım. Hazırlanana kadar böyle geçmişti.Talat, Ogün ve medeni maç hakkında sohbet ederlerken, kızlarda kendi aralarında magazin konuşuyorlardı. Bense moral bozukluğumun verdiği hissiyatla öylece yolu izliyerek gelmiştik.
Arabadan indik ve herkes asansöre binip hemşire odasının yolunu tutmuştu. Odaya girdiğimizde eşyalarımı dolaba kaldırdım ve kimseye bir şey demeden burcu hocanın yanına doğru ilerledim.Acile indikten sonra kapıyı açtım ve içeriye girdiğimde burcu hoca yoktu. Sanırım bugün geç gelecekti. Oflayarak bilgisayarın karşısında yerimi aldım ve sırada bekleyen insanların şikayetlerini giderdim. Doldurmam gereken bir kaç dosya vardı ve röntgen incelemem gerekiyordu. O işlerimi de hallettikten sonra tekrar hastalar sıra almaya başladığından dolayı onlarla ilgilenmeye devam ettim.
İki üç saat boyunca aralıksız çalıştığımı farkettim ve ben mola vermeye yeltendiğimde burcu hoca da gelmişti. "hoşgeldiniz hocam ben işleri hallettim. Kolay gelsin." diye kısa ve öz konuşup çıktım kapıdan. Kimseyle uzun uzun konuşmaya gram mecalim yoktu. Kendimi iyi hissetmiyordum.
Kantine doğru ilerledim ve sade bir türk kahvesi alıp temiz hava almak için terasa çıkmıştım ve kahvemi yudumlamaya başladım. Esen ılık rüzgar yüzüme ve saçlarıma çarptığında gözlerimi kapatmıştım. Sadece bu şekilde rüzgarı hissetmek istiyordum. Çoktan akşam olmuştu ve manzara gerçekten iç açıcıydı. Bu zaman zarfında öktemi düşündüğüm doğruydu.
Onunla bir şey yaşayamamaktan, ona sarılamamaktan, bir kez olsun acılarımız için birbirimizin omzunda ağlayamamaktan, çok korkuyordum. Kahvemi bitirdikten sonra karton bardağı çöpe attım ve iki kat merdiven çıkıp servise ilerledim. Serviste yatan hastalarla neredeyse bir saat kadar ilgilendim. Yapmam gereken kontrolleri yaptım ve kendimi hemşire odasına atmıştım.
İçeriye girdiğimde talat kafasını gazelin dizinin üstüne koymuş sohbet ediyorlardı. Ogün de kafasını birgenin omzuna koymuş sarılıyorlar ve sohbet ediyorlardı. Medeni ve ajlan sanırım hala çalışıyorlardı. Çünkü odada yoklardı.
"selam."
Dedim ve kendimi camın önündeki tekli koltuğa bıraktım. Talat kafasını kaldırıp gazele sarılarak "oo ortak neredesin sen ya?" demişti. Kaşlarımı yorgunlukla havaya kaldırıp "valla kardeşin çalışıyor saatlerdir ne yapsın." dedim. "aşkım senin bir derdin mi var?" diye sormuştu gazel.
Bende pek kendimi toplayamadan "yoo ne olsun yorgunluk." dedim. "istersen sen uyu biraz dinlen yapılacak birşey kalmadı zaten." dedi gazel. Daha sonrasında da birgen "aynen kuzum sen uzan bişey olursa ben gider bakarım." dedi."valla süper olur ya." dedim ve koltuğa uzandım. Gazel kalkıp üstümü küçük battaniye ile örttükten sonra kendimi uykuya bırakmıştım.
...
Gözlerimi açtığımda koltukta uyuya kaldığımı hatırladım. Oda karanlıktı ve kimse yoktu. Dışarıdan sokak lambalarının ışığı yansıyordu sadece. Kalkıp battaniyeyi üstümden attım ve cebimdeki telefonumu zorlanarak çıkarttım.
Ekran ışığı odayı aydınlatmıştı. Saate baktığımda gece olmuş on bire geliyordu.Koridorda yürüyenlerin sesi yankı yaptığından dolayı odaya hafif bir şekilde geliyordu sesleri. Telefonumun şifresini açıp tam mesaj gelmiş mi diye bakacakken telefonumun ekranına Öktem arıyor... Yazısı belirmişti. Telefonu açtım ve kulağıma getirdim.
"Alo güzelim."
Demişti. Bende dudaklarımı araladım ve "efendim canım" deyip oturduğum yerde bağdaş kurmuştum. "napıyorsun kaç saattir konuşamadık." dedi. Bende tekrar cevap vermek üzerine "evet ya öyle oldu çalışıyordum bende dönemedim." dedim. "özledim seni." dedi hafif kısık ama etkileyici bir şekilde. "bende seni özledim." dedim titreyen sesim ile. Onu hiç göremeyecekmişim gibi his vardı içimde ve kendimi tutamıyordum.
"Ben seni hep özlüyorum sevgilim."
Dedi Öktem. "öyle mi?" dedim. Hem ağlar bir şekilde hem de gülümser bir şekilde. "ne sandın kızım hep aklımdasın. Söylemem mi gerek?" dedi. Bende ağlamamı engelleyerek gülümsemeye başladım.
"Ben hissediyorum zaten beni düşündüğünü." dedim. "hıımm öyle demek bak sen şu işe." demişti sırıtarak ve burnundan gülerek. "evet öyle." dedim bende. "ee neler yaptın bakalım?" diye soru sormuştu. "Aralıksız çalıştım ve dünyanın işi ile uğraşırken hep aklımdaydın ve böyle olmaya devam edecek." dedim kalp atışlarımın hızı ile birlikte.
"Seni sevdiğimi söylemiştim değil mi?" dedi. Bende sırıtarak sanki çıkmazda kalmışım gibi "yaağni..." dedim. "çok fazla söylediğin denemez." dedim. Bu söylediğimde pek ciddi değildim. Maksat makara yapmaktı. "hmm o zaman iyi dinle telefonu da çok yaklaştırma kulağına" demişti. Ne demek istediğimi pek anlayamadan yapacağını yapmıştı.
"Seni seviyoruuuuuuuuummmm arıııın iyi ki beniiimssiiiin!!!"
diye yüksek sesle bağırmıştı. "sen ne yaptın?" diye şaşkınlıkla sormuştum. "pencereye çıktım ve seni sevdiğimi tüm bursaya haykırdım. Duymadın mı?" demişti. "ay saçmalama duydum tabi kii" dedim sesli bir şekilde gülerek.
"Bunca felaketin arasında bir de seni sevdim ben."
Demişti tekrar Öktem. "Ben senin felaketin de olurum." dedim ökteme özlem içerisinde. "ya sen benim karanlığımın ışığı olmuşsun felaketim olsan ne olur." demişti. Bende tekrar ekleyerek "sen benim Herşeyim olmuşsun bile çoktan." dedim. Ve bir süre daha konuşmaya devam etmiştik. Sonra telefonu kapatıp sabah saat dörde kadar çalışmaya devam etmiştim.
BÖLÜM SONU...
Diğer bir bölümde görüşürüz. Şimdilik kısa ve öz bir bölüm yazıyorum. Umarım beğenirsiniz. Sizi seviyorum. OY vermeyi unutmayınız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIN
Teen Fiction"Biliyor musun, gökyüzünü seyrederken bir yıldız kaydı. İlk kez bir yıldızın, kaydığını görüyorum." yazmıştı. "Sanırım aynı anda gökyüzüne bakmış olabiliriz." yazdım cevap vererek. "Kalp kalbe karşı he... Arıyayım mı Seni ?" yazmıştı. Nasıl arıyay...