Bölüm 18

745 288 33
                                    


 18. Bölüm

Uyandığımda Avrili beni izlerken gördüm. Gözlerimi açtığımda gülümseyerek, "günaydın sevgilim" dedi uykulu sesiyle. Şarkı yoktu. Sadece Avril'in sesi vardı. Sessizlikte bana bağışlanan Avril'in sesi vardı. İnsanımın sesi. Aşık olduğum insanımın sesi.

"Günaydın sevgilim." Dudaklarımı ısırdım. Dudaklarını ısırdı. Ah, bir de muhteşem bir şekilde yaladı. Ardından ben. Bunun sonu belliydi.

Yaşamanın özü huzurun dakikalarında saklı. Bazı sonlar, huzurun dakikalarında gizleniyor. Çemberleşmenin adımlarında gizleniyor.

Avril kalçamı okşarken dudaklarıma eğildi. Hafifçe öptükten sonra yataktan çıkacakken kolunu hızla kavrayıp üstüme düşürdüm. Başımı beyaz yastıktan biraz kaldırıp dudaklarımı insanımın dolgun pembe dudaklarına değdirerek sordum. "Beni biraz daha öpemez misiniz bayım?" Avrili öpme arzusuyla uyanmıştım. Ve bunu gerçekleştirmeden yataktan çıkmaya hiç niyetim yoktu. Avril isteğime karşılık vermezse onu zorla bile öpebilirim.

Kurnaz gülümsemesiyle istediğim cevabı bana sundu. "Sizi büyük bir zevkle öpmeye hazırım bayan Clark."

Dudaklarını hissetmem gereken başka yerler de olduğu için kazağımı çıkarıp arkama fırlattım. Avril, elleriyle çıplak omuzlarımın her iki yanından tutarak beni yatağa bastırdı. Ağırlığını üzerime verdi. Ne hoş bir ağırlık. Tıpkı benim yaptığım gibi o da kazağını çıkarıp arkalarda bir yerlere fırlattı. Ve sonunda dudakları dudaklarımda buluştu. Dudaklarımı sertçe öperken, vücudumun alt tarafına sürtünüyordu. Göğüslerim -Morgan Clark'ın göğüsleri- hızla kalkıp inerken Avril'in dudakları bu seferde orada dolaştı. Tam istediğim yerde.

Avril, "Morgan... Morgan" diye inlerken ben, kollarımı beline sarıp okşadım. Tenine dokunmak öylesine huzur veriyor ki... Bu huzuru başka yerde bulmak imkansız. Başka insanda bulmak imkansız. Başka yaşamda bulmak imkansız. Avril'in hissettirdiklerini başkasının hissettirmesi imkansız.

Sadece onda hissedebildiğim huzuru seviyorum. Çok seviyorum.

Bir kurt gibi göğüslerimi ısırarak, "seni seviyorum" dedi. Zor duymuştum ama sonuçta duymuştum.

Dünyayı yaşanılabilir kıldıran tek şey, birinin içinde duygu barındıran sözcükleri içsel yaşamımızda sonsuz bir duyumla bizlere duyurması.

Avril diğer göğsüme geçerken nefes nefese, "seni seviyorum... seni çok seviyorum" dedim. Göğsümü yalarken ki inleyişlerimi durduramadığımda Avril durdurdu.

Öpücüklerini bitirdiğini anladığımda şunları söyledi. "Kahvaltımızı yaptıktan sonra eğer... hâlâ istiyorsan yola çıkabiliriz." Ah, sonunda lanetli şehirden gidiyoruz. Son birkaç saat kaldı. Avril'in geçmişinden gitmemize birkaç saat kaldı. Bu harika.

Başımı onaylarcasına aşağı yukarı sallamakla yetinmeyerek, "evet... evet istiyorum" dedim. Geri kalan hafta sonumuzu sadece ikimizin olacağı bir evde geçirmek için heyecanlanmıştım. Hem de fazlasıyla heyecanlanmıştım. Birlikte insanlardan ve iblislerden uzak kalarak harika vakitler geçireceğiz.

Yanınızda Tanrı ve aşık olduğunuz varlık varsa başka kimseye ihtiyacınız kalmıyor.

"Tamam... o halde kıyafetlerimizi değiştirip aşağı inelim de kahvaltımızı yapalım" dedi Avril ve üzerimden kalktı. Sonra da yataktan çıkıp duş alacağını söyleyerek banyoya girdi. Birazdan harika bir ses duyacağım. Ve evet, işte başlıyor.

Su sesi eşliğinde Avril'in şarkılar mırıldanmasını, yatakta yüzüstü uzanıp ellerimi çeneme koyarak dinlemeye koyuldum.

Evrenin yumuşaklığı Avril'in sesinde gizli. Cennetten gönderilmiş bir ses. Kesinlikle Avril cennetin bir parçası. Tanrı'nın yarattığı her şey harikulade ama Avril Evans bir başka. Avrili Tanrı'nın diğer yarattıklarıyla bir tutmam olanaksız. Bir tutsaydım zaten aşk duygusu benim doğamda var olamazdı. Aşkı eşsiz yapan da bu değil midir?

Morgan ClarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin