14. Bölüm
Avril, belimi ve dudaklarımı bırakmayarak yatağa doğru geri adımlarla gitti. Adımlarım adımlarıyla dans etti. Her tarafı beyaz olan yatağın önüne geldiğimizde, dudaklarını ve elini çekip omuzlarımdan hafifçe iterek beni yatağa yatırdı. Bakışlarıyla elbisemi çıkarmamı işaret ederek gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. İtaat ederek önce elbisemi, ardından da iç çamaşırımı, sonra da ayakkabılarımı çıkarıp yere attım.
Canı cehenneme giysilerin. Çıplaklık özgürlüktür. Çıplak olmak aydınlığın zirvesidir. Aydınlığın zirvesi o kadar sıcaktır ki giysilere ihtiyacın olmaz. Giysiler, güzelliği saklayanlar değil midir?
Şimdi ikimizde çırılçıplaktık. Bedenim, Avrile itaat etmek için hazırda beklerken insanım eliyle yatağa tutunarak üzerime doğru yavaşça geldi. Göğüslerimi teker teker ısırıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Çapraz gülümsemesiyle, "bekaretini bana vermeye hazır mısın?" diye sordu. İnsan bedenime ait bekaretimi tüm içselliğimle Avril Evansa bahşetmeye hazırım. En başından beri bunu istiyordum. Onu ilk gördüğüm andan beri bunu istiyordum. Fakat isteklerimi, arzularımı, aşk arzusuyla yandığım duygularımı fark edişlerimi biraz geç fark etmiştim. Ama olsun, hiç fark etmemektense geç fark etmek her zaman daha iyidir.
Aşkı fark etmek zor. Aşkın arzusunu fark etmek ise daha zor.
İçselliğimden bir cevap bekleyen Avrilim, beni koklayarak dudaklarını yanağımda usulca gezdirirken düşüncelerimden çıkarak beklediği cevabı sundum. "Hiç olmadığım kadar hazırım." Karanlıklar perisine ait ruhum, Morgan Clark'ın içinde dans ederken ben hareketsiz kalarak insanımın bir an önce yapmasını istediğim şeyi yapmasını beklemeye koyuldum.
Ne hissetmem gerekiyorsa bir an önce hissetmek istiyorum. Aşk'ın arzusunun gerçekleştiği zaman verdiği hissi merak ediyorum. Acı mı yoksa acının ötesindeki mutluluk mu?.. Her ikisini de hissetmek istiyorum. Ne yaşamam gerekiyorsa bir an önce yaşamak istiyorum. Acı, mutluluk vermese bile onu yaşamak istiyorum. Acıyı yaşamak istiyorum. Hiçbir şeyi yaşamak istemediğim kadar o acıyı yaşamak istiyorum. Aşkın bedeli buysa eğer bu bedeli ödemeye hazırım.
Aşık olduysanız eğer bedel ödemeye her zaman hazır olmanız gerekir.
İnsanım, alt dudağımı sesindeki yumuşaklığa benzer bir şekilde öperek aletini benimkine sürttü. Fakat birkaç saniye sonra boşluğa bakarak, "prezervatif" dedi. Ah, evet karnımda var olacak bir bebek ben de istemem. Ne tür olacağını bilemeyiz. Aslında ne tür olmaktan ziyade, ikimizden başka bir varlığa ihtiyacım yok. İhtiyacımız yok.
"Hemen geliyorum" diyerek üstümden kalktı. Bavulundan prezervatif çıkarıp taktıktan sonra tekrar yatağa gelip bedenini bedenime dayadı. İnsan bedenime. Dudaklarını ısırıp gözlerini gözlerimden ayırmadan aletini tekrar benimkine değdirdi. Ve başladı. Yatağın beyaz çarşaflarını her iki yandan da tutarak insanımın adını inledim. O çarşafları neden tuttuğuma hâlâ bir anlam veremiyorum. Ama anlam verdiğim tek şey acıya dayanabilmek için bir yerleri sıkmak istemem.
Avril sıktığı dişlerinin arasından, "ah... Morgan" diyerek adımı inledi. Adımı ne de güzel inliyordu. Ona uyum sağlayarak elimde olmadan bende adını inledim. Tekrar, tekrar. Ve bir daha...
Ben acıyla inlerken Avril, "ımm... bebeğim... bebeğim benim... az kaldı. Bana bahşettiğin bekaretini almama az kaldı. Benim için dayan" dedi. Onun için her şeye dayanırım. Onun için her şeye katlanırım. O benim her şeyim. Her şeyime her şeyimi vermenin hazzının acısını onun için çekebilirim. İkimiz için bu acıya dayanıyorum. Bu acı, aşkın acısıydı. Aşkın acısına dayanmak her şeye değer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgan Clark
RomansaYirmi bir Mart gününde hücreye hapsedildim. Kilit vurulurken bir ses fısıldandı. "Ölümün hücreden çıkacağın gün." Artık tek başımaydım. Çaresizdim. Karanlık duvarlar ürkütüyordu.. Sessizlik her saniyeye yayılırken, dünya beni çağırıyordu. Lanetl...