İki büklüm bir şekilde yatan Cordelia bağlı elleriyle koltuğun bir kenarına yapışmış haldeyken sarsıntılara karşı bulunan midesini derin nefesler alarak yatıştırmaya çalışıyordu. Fakat karşısında oturan Brandon'a her baktığında onun yüzündeki gülümseme sinirlerini zıplatıyor bu yüzden de Cordelia derin nefesler alması gerektiğini her dakika kendine hatırlatmak zorunda kalıyordu.
Lanet kaçırma olayı gerçekleşeli beri ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu Cordelia. Karşısındaki bu barbardan ve çektiği işkenceden kurtulmak için kadınsı yönlerini bile kullanmıştı. Ancak eline geçen sadece Brandon'ın ateş misali bakışlarıydı. Brandon'a hızlıca bir göz atan Cordelia o ateşin hala yandığını gördü. Bu kaçamak bakış gözlerini kaçırmasına ve rahatsızca kıpırdanmasına yetmişti. Kendi kendini lanetlemek isteyen Cordelia neden hala Brandon'ın bir bakışıyla yandığını anlayamıyordu. Lanet herifin yüzünden cehennem gibi bir ay geçirmişti. Öyleyse neden hala onun kollarında olmak için yanıp tutuşuyordu. Tanrı aşkına neden? diye kendi kendine sızlandı Cordelia, akıllanmam için ne kadar daha acı çekmem lazım...
Yeni bir sarsıntıyla yerinden sıçrayan Cordelia sırıtması büyüyen Brandon'a bakarak konuşmaya başlamazsa yolculuğun bir ıstırap gibi geçeceğini kendi kendisine itiraf etti. Sandviçlerin kokusu ona ulaşıpta midesi oldukça yüksek sesle guruldayınca utanan Cordelia kahkahalarla konuşmaya başlayan Brandon'a bakmadan yüzündeki kızarıklığı gizlemeye çalıştı.
'Karnının acıktığını daha önce söylemen gerekirdi sevgilim. Kendinle beraber minik bebeğimize de eziyet çektiriyorsun.'
'Olmayan birşey için ne kadar çok endişeleniyorsunuz Lordum.'
'Ah sevgili Leydim bilmen gerekir ki eğer bir bebeğimiz olmayacağından bu kadar eminsen hemen şuan yenisini yapmak için çalışmalara başlayabilirim.'
Herşeye rağmen bu sözlerden sonra gülmek isteyince Cordelia içten yanağını ısırmak zorunda kalmıştı. Brandon'ın cevabındaki pratiklik ve zeka sözlerinin şaka mı yoksa gerçek mi olduğunu anlamasını engelliyordu. Yanağını fazlaca ısırınca Cordelia bunun işe yaramadığını fark etti ve elinde kalan tek seçenek olan çirkefliğe sığındı.
'Sakın bana dokunmaya cüret etme seni lanet herif!'
Sözlerine rağmen Brandon yerinden doğrulup bir parmağıyla yüzünü okşamaya başlayınca Cordelia gözlerini sımsıkı kapatmak zorunda kalmıştı. Ah bu çok güzeldi... Brandon'ın dokunuşları ilk başta şefkatliyken sonradan talepkar bir hal alınca Cordelia titremekten kendini alamamıştı.
'Bende öyle düşünmüştüm.'
Brandon yüzündeki ukala gülümsemeyi koruyabilmek için tüm gücünü kullanmak zorunda kalmıştı. Cordelia'ya bakmak bile onu deli ederken bu ufak dokunuşlar ruhunu yakıyormuş gibi geliyordu. Direnmeye çalışsa bile Cordelia'nın da kendisi gibi hissettiğini biliyordu Brandon. Sakinleşmeye çalışarak hazırlattığı yiyecek sepetini yanına çekti. Tanrı aşkına yolculuk başlayalı daha bir saat daha olmamışken Brandon'a neden daha şimdi yola çıkmışlar gibi geliyordu ki? Cordelia'sız geçirdiği günlerden sonra ona kavuştuğuna hala inanamadığı için zaman kavramında sorun olduğunu düşündü Brandon. Ya öyle ya da ben garip bir rüyadayım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...