''Ne demek istediğimi anladın mı sevgili kızım?'' Cordelia derin düşüncelere dalmış bir şekilde kaşlarını çatmıştı. Katherine'nin yanı Leydi Lancaster'in bu kadar özgür ruhlu ve deli dolu olduğunu tahmin edememiş ve kadının anlattığı her hikayeyle birlikte kahkahaları odayı inletir olmuştu. Leydi Lancaster komik ve oldukça olaylı geçen günlerinden sonra gerçek aşkını anlatmaya başladığında Cordelia gözleri dolarak her kelimeyi can kulağıyla dinlemişti. Leydi Lancaster zamanında rahmetli eşini peşinden koşturmuş, onu öfkeden deliye çevirmiş ve adamcağızı öfkeden kafasını duvarlara vuracak raddeye kadar getirmişti. Fakat Leydi Lancaster kendi duygularının farkına vardığında öfkeden deliren ve sevgili eşinin peşinden koşan o olmuştu. Nihayet tüm her şeyi geride bırakıp sadece aşklarına tutunduklarında mutlu olabilmişlerdi. Fakat Cordelia bir şekilde karşısındaki gözü yaşlı bir şekilde gülümseyen kadının pişman olduğunu biliyordu. Pişmandı çünkü Leydi Lancaster oyun oynayarak vakit kaybettiğini düşünüyordu. En başından kendine karşı dürüst olsaydı rahmetli Lancaster Dükünün kollarında daha çok vakit geçirebilecekti.
Cordelia bir şekilde Leydi Lancaster'i anlamaya başladığını hissederek konuşmadan Leydi Lancaster'e kafasını salladı. Karşılığında aldığı gülümseme konuşmalarına gerek olmadığının bir işaretiydi. İki kadında gözlerini mendillerine sildiklerinde Cordelia yüreğinden bir yükün ağırlığının kalktığını hissetti. Bir kaç gündür farkında olduğu geçekleri bir başkasının ağzından duymak ona iyi gelmişti. Tam Leydi Lancaster'e artık hazır olduğunu söylemek üzereyken beyefendiler onlara eşlik etmek üzere yanlarına geldiler. Cordelia ağzını kapalı tutarak sadece bir gün daha sessiz kalmaya söz verdi. Yarın tamamen başka bir gün olacaktı.
Beylerin eşliğinde biraz daha oturup sohbet ettiler. Leydi Lancaster sosyetedeki son dedikoduları anlatarak onları keyiflendirirken Cordelia bir yandan da gizliden gizliye Brandon'a bakıyordu. Her ne hikmetse ne zaman gözlerini genç adamdan yana çevirse o da kendisine bakıyor ve Cordelia'nın içine mutluluk rüzgarları doluyordu. Brandon Cordelia'nın kendisine sık baktığını fark etmişse de herhangi bir işaret yapmamış ve aralarında gizli bir sır varmış gibi Cordelia'ya manidar bir şekilde gülümsemişti. Onun gülümseyişini gören Cordelia gözlerini çekmesi gerektiğini unuttuğundan bir an herkesin sessizlik içinde olduğunu fark ettiğinde yanakları kızardı ve gözlerini kendisine soru sorarmışcasına bakan Leydi Lancaster'e dikti.
''Anne bak sana ne diyeceğim. Evlenmem gerektiğini söyleyip duruyorsun ya eğer bana da Leydi Eglinton'un Lord Egligton'a baktığı gibi bakan bir kadın bulursan sanırım soluğu İskoçya'da alırım...''
Lancaster'in sözlerinden sonra annesi kahkahalara boğulmuş ve Cordelia utanarak yüzünü saçlarıyla saklamaya çalışmıştı. Brandon ise ne yapacağını bilemez bir şekilde dünyalar güzeli eşini izliyor, onun kendisini hala sevdiğini düşünmeye cesaret edemiyordu. Tamam genç kadının davranışlarında son zamanlarda bir yumuşama olmuş ve özellikle de bir saat boyunca Cordelia sürekli kendisini izlemişti. Brandon her nasılsa ne zaman Cordelia ona baksa bunu hissediyor ve aynı şekilde onun gözlerine bakmak için yanıp tutuşuyordu. Fakat yine de Cordelia başkalarının yanında rol yapıyor olabilirdi. Brandon'a öylesine bakmış olabilirdi. Ya da Tanrı korusun artık Brandon'u bir eş değilde yakın bir arkadaşı gibi görmeye başlamış bile olabilirdi. Bu düşünce Brandon'u o kadar dehşete düşürdü ki haykırmak için ağzını açtığını son anda fark etti ve anında kahkaha atmaya başladı. Kahkahalar atmaya devam ederken daha önce aklında şekillenen planı yürürlüğe koyma kararı alan Brandon uyumadan önce Thomas ile konuşması gerektiğini kendi kendine hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Ficción históricaBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...