Cordelia küçük adımlarla arkasında yürürken Brandon 'un düşünmek için birkaç dakikası olmuştu. Genç kadını ilk gördüğünde verdiği tepkileri dizginlemesi gerekiyordu. Fakat kendinden bağımsız olan düşüncelerini pek dizginlenecek gibi değildi. Brandon mantıklı olmaya çalıştı. Sonuçta Leydi Shaw onun sorumluluğundaydı ve Eglinton Dükü asla bakirelerle yatmazdı.
Yemek odasına girdiklerinde Cordelia da benzer düşünceler içerisindeydi. Kendisine yardım eden ve evini açan birine karşı böyle şeyler hissetmemeliydi. Açıkçası Cordelia hislerini tam olarak adlandıramıyordu bile. Daha önce birini gördüğünde kalbi hiç böyle atmamıştı. Kafasını iki yanına hafifçe sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Aslında yanında kimse olmasa böyle düşündüğü için kendini tokatlayabilirdi. Yakında kendine bir eş bulup buradan gidecekti ve Eglinton Dükü eş listesinin yakınından bile geçmiyordu. Böyle düşünmeye devam etmeliydi işte o kadar.
İkisi de kararlılıkla masaya yerleştiklerinde yemek servisi başladı. Birbirlerine bakmamaya çalışıyor ve diğerinin konuşması için bekliyorlardı. Brandon arada sırada kaçamak bakışlarla genç kadına bakıyor ve yemek yerken sosyetenin içinde yetişmiş biri gibi davrandığı için memnun oluyordu. Sonunda dayanamayıp konuşmaya başladı.
'Leydi Shaw görüyorum ki anneniz sizi iyi yetiştirmiş.' Gelen iltifatla birlikte genç kızın yanakları kızarınca Brandon'ın bağımsız düşünceleri yine sinsice ortaya çıkmaya başlamışlardı. Gözlerini utangaçça gülümseyen kızın dudaklarına dikti ve ne düşündüğünü belli etmemeye çalıştı.
'Bildiğiniz gibi annem sosyetenin içinde yetişti. Öğrendiği tüm kuralları elimden geldiğince bende öğrenmeye çalıştım. Doğru bir şekilde davranabildiğime sevindim.'
'Açıkçası Leydi Shaw size bakarak sadece konuşmanızdan Amerikalı olduğunuzun anlaşılacağını söyleyebilirim.' Genç kadın kendini tutamadan kıkırdadı.
'İltifatınız için teşekkür ederim Lordum fakat ben bundan bu kadar emin olmazdım. Daha yeni tanışıyoruz ve benim size tamamen Amerikalı olduğumu kanıtlayacak çok sayıda davranışıma şahit olabilirsiniz.'
Cordelia yemek bitiminde izin alıp odasına çıkarken yemek boyunca yapılan konuşmaların iyi geçtiğini düşündü. Buraya gelmeden önce korkmuş olduğunu hatırlayıp gülümsedi. Uykuya dalmadan önce son düşüncesi Lord Eglinton ile iyi anlaşacaklarıydı.
Söz konusu Lord Eglinton ise bir an önce işlerini halledip Londra'ya gitmeyi düşünmekteydi. Yemek boyunca yapılan konuşmalarda Lady Shaw'ın mükemmel yetiştirilmiş bir leydi olduğunu görmüş ve genç kadına bir kez daha hayran olmuştu. Düşüncelerinin gittiği yönü anlayınca seslice bir küfür savurmaktan kendini alamadı. Yerinden kalkıp hızlı adımlarla kütüphaneye yürürken çalışmanın düşünceleri engelleyeceğine güveniyordu.
Akşam yemeği vakti gelip çattığında Leydi Shaw uyanamamıştı. Lord Eglinton buna hiç şaşırmamıştı. Brandon 'un tahminine göre genç kadın ilk kez bu kadar uzunca bir yolculuk yapmıştı ve uyanmasını beklemek ahmaklık olurdu. Eh kendisi içten içe bunu beklediğine göre kesinlikle bir ahmaktı. Hızlıca yediği yemeğin ardından yine çalışmaya dönmüş, kütüphane kendisine dar gelince şato çalışanlarının hayatlarını cehenneme çevirmeye başlamıştı.
Brandon ilk olarak kullanılmayan odaları gezdi. Bu kendisini bayağı oyaladı. Ancak kahya Thomas kendisinin peşinde koşturmaktan bitap olmuş gözüküyordu. Kahyasının halini umursamayan Brandon bu sefer de oturma odalarına yöneldi. Her gittiği odada bir kusur buluyor kahyaya emirler yağdırıyordu. Hızını alamayan Brandon bu seferde mutfağa indi. Ancak aşçı kadın kendisini orada gördüğünde bayılacak gibi olunca mutfaktan dış kapıya doğru yöneldi ve ahırlara geçti.
'Thomas, Lordun nesi var?'
'Size ne nesi olduğundan! Dedikoduyu bırakıp işinizi yapmaya devam edin.' Kahya Thomas mutfaktakilere böyle söylese de içinden kendisi de Lordun nesi olduğunu çok merak ettiğini itiraf etti.
Nihayet yatma vakti gelip Brandon odasına çıktığında evdeki herkes derin bir nefes almıştı. Bundan habersiz olan Brandon ise hemen uyumaya çıktığı için kendine kızıyordu. Gözlerini kapatıp uyumaya çalıştığında gördüğü yeşil gözler huzurunu tamamen kaçırmak üzereydi. Tabi huzur namına bir şey kaldıysa... Haliyle Brandon bütün geceyi gözleri açık yatakta bir o yana bir bu yana dönerek geçirdi ve nihayet uyuduğundaysa çoktan güneş doğmaya başlamıştı.
Sabahın erken saatlerinde uyanan Cordelia mutlulukla içini çekti. Kendini tamamen dinlenmiş ve zinde hissediyordu. Dünkü yolculuk onu çok yorduğu için akşam yemeğini kaçırmasının mazur görüldüğünü umarak hazırlanmaya başladı. Oda hizmetçisinin uyuduğunu düşünerek onu çağırma gereği görmemişti. Zenginlik içinde büyümüş olsa da kendi kendine giyinmeye alışıktı.
Genç kadın giyinmesi bitip sıra saçlarına gelince duraksadı. Saçları çok gür olduğu için kendi kendine şekil veremiyordu. Yapacağı tek şey onları açık bırakmaktı ve bu da işine geliyordu. Çünkü ne zaman saçları toplansa kafasındaki ağırlık yüzünden başı ağrıyor olurdu. Hareketinin Amerikalı olmasına yorulacağına güvenip saçlarını fırçalayıp odasından ayrıldı.
Cordelia'nın bu kadar erken bir saatte uyanıp mutfağa inmesi hizmetçileri şaşırttı. Kendisinden çekinerek ve özür dilenerek kahvaltısının hazırlanması ise Cordelia'yı şaşırtmıştı. Hizmetçilerin bu kadar çekingen olmasına alışık olmayan Cordelia onlarla konuşmaya başlamış ve kahvaltısının sonunda hepsiyle iyi anlaşır olmuştu.
Kahvaltı sırasında yanına gelen Thomas ile şatoyu gezmeye başlayan Cordelia kısa zamanda sıkılmaya başladı. Şato güzeldi mobilyalar muazzamdı fakat Cordelia bahçeye çıkmak istiyordu. Güzel kadının ne istediğini tahmin eden Thomas onu bahçeye çıkarınca Cordelia kendisini çiçeklerin arasında kaybetmişti.
Bir yandan Eglinton arazisi hakkında kahyadan bilgi alıyor bir yandan da çiçeklerin mis gibi kokularını içine çekerek kendini mutlu ediyordu. Arazinin oldukça geniş olduğunu duyduğunda aklına bir fikir gelen Cordelia kahyaya bakarak konuştu.
'Lord Eglinton geç mi uyanır Thomas?' Bu kadar güzel bir leydi kendisine adıyla hitap edince gururla göğsü kabaran Thomas soruyu cevaplamak için atıldı.
'Lordum genelde erken uyanır Leydim. Fakat işlerini halletmek için gece boyunca çalıştığından kendisinin geç uyanacağını tahmin ediyorum.'
'O zaman Thomas acaba bana ahırların yerini gösterebilir misin? Bu kadar görkemli bir şatosu olan Lordun eminim muhteşem atları vardır.'
Kahya hevesle ileri atılınca Cordelia da peşine takıldı. Bir yandan da Eglinton Dükü görmeden aklındakini gerçekleştirebileceğini düşünüp seviniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...