Cordelia bu adama inanamıyordu. Brandon resmen her şeyi unutmuş gibiydi. Onun bu hali Cordelia'ya gülme isteği verse de bir yandan da içten içe korkmaktan kendini alamıyordu. Korkuyordu çünkü kendine verdiği söze rağmen Brandon'a karşı koyamayacağını hissediyor, zihni vahşi bir kedi misali bu durumdan kaçış yolu ararken sakin kalmaya çalışıyordu. Kendisine hevesle bakan Brandon'un yüzünden gözlerini çekmekte zorlanarak hemen arkasındaki açık pencereye odaklanmaya çalıştı. Düğün gününe yakışır bir şekilde ılık olan hava tatlı bir rüzgarla beraber Brandon'un saçlarını karıştırıyordu. Cordelia, Brandon'a bakacağını anlayınca inat ederek yine pencereye dikti gözlerini. Yıldızları oturduğu yerden bile görebiliyordu. Onları görünce içindeki fırtınanın dindiğini hissetti. Hafifçe esen rüzgar ona Brandon'un kokusunu ulaştırdığında derince bir nefes alıp ruhunu sevdiği adamın kokusuyla yıkadı. Her şeye rağmen Brandon cezasını çekmeliydi ve Cordelia bu fikre sımsıkı sarıldı.
''Ne saçmalıyorsunuz Lordum?'' Cümlesini bitirdiğinde Cordelia tek kaşını çatmış ve küçük bir çocuğa ders verirmiş edası takınmıştı. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu Brandon'u sinir etmekti ki Cordelia bu konuda kimsenin eline su dökemeyeceğini düşünüyordu.
''Evliliğimiz kutsamaktan bahsetmek saçmalamak mı oluyor sevgilim eşim?'' Brandon resmen aç kurtlar gibi davrandığını biliyordu fakat kendine engel olamıyordu ki. Sonunda Cordelia tamamen onun olmuştu. Üstelik sevgili eşi parmağına yüzük takıldığı zaman o kadar duygu yüklü bakmıştı ki Brandon aralarındaki buzların eridiğini düşünmüştü. Tanrı aşkına eğer erimediyse bile bugüne özel Cordelia biraz daha imtiyazlı olabilirdi. Evet Brandon adi herifin, su katılmamış salağın ve düşüncesiz odunun tekiydi. Yani bazı zamanlar öyleydi. Fakat bugün evlenmişlerdi. Lanet kadın karşısında buzdan bir dağ gibi oturup birde karşısında çocuk varmış gibi davranıyordu. Belki de beni deniyordur. Sakin kalmalıyım. Ama acelede etmem lazım. Ona dokunmazsam patlayacağım. Hayır sakin kalmalı onu mantıklı düşünmeye sevk etmeliyim. Tanrım şu kadının dudaklarına bak. Hayır ben sakinim... Sakin miyim? Lanet olsun evet öyleyim!
''Bir bebeğimiz olacak Lordum bundan iyi kutsama mı olur?'' Cordelia Brandon'un ne düşündüğünü anlayamamıştı ama yüzüne yerleştirdiği kibirli gülümsemeyi bozacak değildi. Brandon'un yüzünün aldığı şekilleri okumaya çalışmak başını ağrıtmıştı. Bu yakışıklı şeytan sinirli odayı terk edebilirdi ama Cordelia'nın üzerine atlayabilirdi de... Oturup bir içki içebilir ya da bağırıp çağırabilirdi de... Cordelia düşünmekten beyninin yanacağını sandı. Fakat buna inat yüzündeki gülümsemeyi daha da genişletti. Düşünceli olduğu bazı anlarda dudağını ısırdığını biliyordu ve bu hareketi yapmamak için kendisini zor tutmuştu. Onu kışkırtmamam lazım yoksa o meleksi dokunuşuyla beni kandırabilir. Ne olacağını düşünmeyi bırakıp ne olmasını istediğime odaklanmalıyım. Bana dokunmaktan vazgeçerse rahatça uyuyabilirim. Uyuyabilir miyim? Uyurum tabi... Ah Tanrım onu çok özledim. Lanet adamı cezalandıracağım derken bende bu cezadan payıma düşeni alıyorum. Hayır tamam güçlü durmalıyım. Derin nefes al ve amacına odaklan...
''Yani sen şimdi bana evlilik günümüzde sana dokunamayacağımı mı söylüyorsun sevgili eşim?'' Çenesini sıkmaktan Brandon'un kemikleri ağrımaya başlamıştı. Lanet cadı nasıl da kibirli gülümsüyordu öyle. Brandon onun üstüne atılıp dudakları dudaklarına hapsederse Cordelia'nın bu tavrını sürdürüp sürdüremeyeceğini merak etti. Başına bir ağrı saplanınca da artık düşünmekten vaz geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...