Kusuruma bakmayın lütfen. Bu aralar manga okumaya kendimi çok kaptırdım. Geç yazdığım için tekrardan özür diliyor ve uzun bir bölüm olduğu için beni affedeceğinizi düşünüyorum :) Herkese bol kahkahalı günler dilerim...
Cordelia kendisine sabır vermesi için Tanrıya dua ediyordu. Sözde centilmenlerin tartışması uzadıkça uzamış, ara sıra Cordelia'yı güldürmüş olsalar da artık uykusuzluktan bayılacak hale gelen genç kadın sessiz bir ortam için büyük bir özlem hisseder olmuştu. Bir gün için bu kadar olay fazla değil miydi? Üstelik beylerin tartışması o kadar saçmaydı ki Cordelia ne tepki vereceğini şaşırmış kalmıştı. Yine saçma bir muhabbet başlayınca Cordelia uykusu yüzünden kısılmış gözleri ve gülmemek için sıktığı dudaklarıyla çaktırmadan onları dinlemeye başladı.
''Henry sen ne dediğinin farkında mısın? Biraz önce bu münasebetsiz herife popomdan bahseden ben miydim?''
''Hay kuduz köpekler kovalayasıca! Bir popo muhabbetidir sürüp gidiyor.''
''Lancaster manzarayı sen görmedin tabi... Görseydin böyle düşünmezdin.''
''Sayende görmüş kadar oldum Rudland. Yalnız dikkatimi çeken tek şey normal erkekler bayanları düşünürken senin Eglinton'un kaba etlerine bu kadar takılmış olman...''
''Ne demek istiyorsun sen Lancaster canına mı susadın?''
''Bana bakın lanet herifler! Burada duygusal bir konuşma yapmaya çalışıyorum fakat siz dedikoducular gibi kapımda dikiliyor birde utanmadan yorumlar yapıyorsunuz. Def olun gidin artık. Sayenizde tüm çabam heba oldu.''
Sinirinden başına ağrılar saplanan Brandon nihayet lanet heriflerden kurtulup Cordelia'sına döndüğünde genç kadının dudaklarında bir gülümsemeyle uyuyakaldığını gördü. Bu görüntü kalbini ısıtsa da yaptığı duygusal konuşmanın etkisinin geçmesini hazmedemiyordu. Lanet olasıca meraklı herifler! İçini çekmekten başka yapacağı bir şey olmayan Brandon usulca Cordelia'ya yaklaşıp burnunu genç kadının şelale misali saçlarına gömüp o çok sevdiği kokuyla ruhunu doldurdu. Genç kadının uyanmayacağını bilse ona sarılır, sevdiği kadının nefes sesleriyle huzur bulurken kokusuyla düşlere dalardı. Ancak Brandon biliyordu ki öyle bir durumda Cordelia uyandığında vahşi bir kedi gibi yüzünü çizmeye başlayabilirdi de... Mümkün olduğunca sessiz bir biçimde genç kadını alnından öptü ve üzerini örtmeden önce kulağına fısıldadı. ''Sen benimsin...''
Cordelia yüzüne vuran güneş ışıklarıyla gözünü açtığında nedense kendini inanılmaz mutlu hissediyordu. Niye bu kadar mutlu olduğunu hatırlayamayan Cordelia kafasını yataktan kaldırdığında gördüğü manzara karşısında elinde olmadan çığlık atmak zorunda kalmıştı.
''Tanrı aşkına Brandon ödümü patlattın!''
![](https://img.wattpad.com/cover/14085452-288-k163334.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...