'Hey Brandon bak onun parlak sarı saçlarını görebiliyorum. Onu dövmeme izin verir misin? Bana öyle bakmana gerek yok. Şekil değiştirip bir domuz olarak yanıma yaklaşan oydu.'
Brandon tedirgince Cordelia'ya bakmaya devam ediyordu. Genç kadının aldığı ilaçlar saçmalamasına neden oluyordu. Beatris uğrayıp Cordelia'nın nasıl olduğuna bakmaya geldiğinde Cordelia bunları söylemişti. Şimdi de kendisine alınmış bir ifadeyle bakan Beatris ile uğraşmak zorundaydı.
'Sana demiyor Beatris. Ateşi yüzünden halüsinasyon görüyor sadece ve ilaçlarında etkisi var tabi...'
Gücenen Beatris odayı terk edip ortalık iyice sakinleşince Brandon rahatlıkla derin bir nefes aldı. Doktor soğuk aldığı için Cordelia'ya ilaç vermişti ancak gece boyunca ateşinin düşmesini sağlamak için gözetim altında olmalıydı. Soğuk suya batırılan bezlerle Cordelia'nın vücuduna kompres yapma işini Brandon üstlenmişti. Bir başkasının onu böyle yarı çıplak görmesini istemiyor diğer bir yandan da onun yanından ayrılmak istemiyordu.
Genç kadının kızarmış yanakları ve sayıklayan hali o kadar sevimliydi ki Brandon pek çok kez kendisini gülümserken buluyordu. Doktor endişelenmesi gereken bir durum olmadığını söylediğinden beri tüm neşesi yerine gelmişti. Tabi aklı hala Cordelia'nın evlilikten vazgeçmesindeydi ama bunun mümkün olamayacağını ona anlatacağı zamanı iple çekiyordu. Cordelia onundu. Bunu kimse değiştiremezdi.
'Bana öyle gülümseyerek bakmandan hoşlanmıyorum Brandon. Hepsi senin yüzünden oldu. Beatris'in bana böyle davranması hep senin yüzünden...'
'Sevgilim neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok.'
'Sonra onunla konuşup güldün ve bana bakmadın. Bende çok sinirlendim ama kim olsa sinirlenirdi. Yemekteki tatlıda aklım kaldı. Domuzdan tam zamanında kurtulmuştum. Sonra bir baktım şatodan uzaklaşmışım.' Brandon iç çekerek konuyu takip etmeye çalıştı fakat bu neredeyse imkansızdı. Cordelia konudan konuya atlıyor sohbeti karmakarışık hale getiriyordu. İçini çekerek ona fazla ilaç verilip verilmediğini düşündü.
'Gerçekten çok tatlı gözüküyordu.'
'Şekerim eğer aklın tatlıda kaldıysa söz iyileşince senin için yiyemeyeceğin kadar yaptıracağım.'
'Ne tatlısı şapşal. Ben Brandon'dan bahsediyorum. Onu ilk gördüğümde o kadar tatlıydı ki...' Brandon bir an için irkilerek Cordelia'ya baktı. Sonra gözünün önündeki fırsatı görünce yüzünde kocaman bir sırıtış belirdi. Cordelia bu savunmasız haliyle sorduğu her sorunun cevabını açık yüreklilikle cevaplayabilirdi. Sakin kalmaya çalışarak konuşmaya başladı.
'Cordelia sen Brandon'u seviyor musun?'
'Onunla tanışan biri nasıl onu sevmez ki... Beni çok sinir ediyor fakat onun yanında kalbim çok fazla atıyor. Sen de mi Brandon'ı seviyorsun?'
Brandon genç kadına sarılma arzusunu bastırmaya çalıştı. O kadar masumdu ve o kadar içten konuşuyordu ki Brandon yüreğinin mutluluktan kabardığını hissedebiliyordu. Üstelik genç kadın kendisinden bahsederken konudan konuya da atlamıyordu.
'Hayır ben Brandon'ı sevmiyorum güzel Leydi.'
'Öyle mi? Senin için üzüldüm şu an... Tabi Beatris'e de hak vermek lazım sevilmeyecek gibi değil. Sence de öyle değil mi?'
'Cordelia neden Beatris'in onu sevdiğini düşünüyorsun. Onlar kardeş gibiler.' Genç kadın kaşlarını çatıp eliyle bir şeyleri itekleme hareketi yapınca Brandon şaşırdı. Hemen alnındaki bezi alarak yan tarafındaki su bulunan kovada ıslattı ve tekrar genç kadının alnına yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...