Cordelia kendisini bir rüyada hissediyordu. Evet, bu bir rüya olmalıydı. Bileğini incitmesinin bu kadar güzel sonuçlar doğuracağını kim bilebilirdi ki? Cordelia başta tek başına oturup sıkılacağını düşünmüştü fakat yanılmıştı. Lord Eglinton onu bir saniye olsun yalnız bırakmamıştı. Aynı odada bulunsalar bile kendi işlerine gömülüyorlar, bundan garip bir zevk alıyorlardı. Kimi zaman satranç oynuyor kimi zamanda küçük oyunlarla günü geçiriyorlardı. Cordelia bu rüyanın hiç bitmemesini istedi.
Brandon için de durum bundan farksızdı. Yaşadıkları günlerin geçmesini istemeyen genç adam Leydi Shaw'ın bileğini tekrar kırmayı bile düşünmüştü. Birçok kez elleri karıncalanarak Cordelia'nın bileğine doğru karanlık bakışlar atmış sonra bunun mantıksız olduğunu düşünüp kendini tutmuştu. Brandon genç kadının zekasına hayran kalmıştı. Diğer kadınlar gibi saçma konulardan konuşmak yerine Leydi Shaw ile istediği her konudan konuşabiliyorlardı. Tarih, matematik ve ne hikmetse Brandon'ın yaptığı işler… Leydi Shaw yeni demiryolu işiyle ilgili inanılmayacak tavsiyeler vererek Brandon'ın gözünden kaçmış birçok noktayı aydınlatmıştı.
Brandon bu süre boyunca Leydi Shaw'ın diğer insanlarla da iletişimine şahit olmuştu. Hizmetliler onun için deli oluyorlardı. Pısırık kahyasının ve suratsız aşçının bile genç kadını görünce yüzleri ışıldıyordu. Sadece kendisinin değil herkesin onun çekimine kapılmış olduğunu görmek Brandon için şaşırtıcı olmadı. Leydi Shaw çok doğaldı. Sevgisi hemen yüzünden okunabiliyordu. İnanılmaz derecede iyilikseverdi. Aynı zamanda çok inatçı ve öfkeliydi de. Fakat bu özellikleri Brandon'ın hoşuna gidiyordu. Bazen Leydi Shaw'ı bilerek sinirlendiriyor ve onun öfkeden kızaran pembe yanaklarına bakarak ruhunu besliyordu. Leydi Shaw'ın bileğinin iyileştiği ilk gün bahçede geziye çıkmışlardı. Brandon ona ailesinin mezarının da burada olduğunu söyleyince genç kadın kızardı ve tekrar tekrar özür diledi.
'Niçin özür diliyorsunuz Leydim?'
Cordelia bunu bilmediğine inanamıyordu. Sevdiği adamın ailesinin mezarı buradaydı ve oraya hiç gitmemişti bile. Yüzünün kızardığını hissedebiliyordu. Utancından Lord Eglinton'a cevap olarak bir şeyler homurdandı ve hemen mezarlığa gitmeleri gerektiğini söyledi. Lordun onayı ile mezarlığa doğru yürümeye başlayan Cordelia kendini aşırı heyecanlı hissediyordu. Onların öldüğünü biliyordu fakat yine de kendilerini göreceklerini hissediyordu. Onlara Lord Eglinton'u sevdiğini söyleyecek ve kendisine yardım etmelerini isteyecekti.
Yolda durup bahçeden çiçek toplayan Cordelia'yı izleyen Brandon'ın içi manzara karşısında mutlulukla dolmuştu. Pembe rengi elbisesi ve topuz yaptığı saçlarıyla Leydi Shaw inanılmaz güzel gözüküyordu. Brandon onu izlerken kızın arada sırada işinden başını kaldırarak zümrüt gibi parlayan gözleriyle bakması daha bir güzeldi. Mezarlığa doğru tekrar yola çıktıklarında Brandon ailesine genç kız ile evlenme kararı aldığını açıklamaya karar vermişti. Genç kadını ilk gördüğü an bunun olacağını bilmiş ama yine de kendine itiraf edememişti Brandon. Fakat günler geçipte geç kadının kahkahalarıyla nefes adığını hissettiğinde onu bırakamayacağını da anlamıştı. Brandon'a göre genç kadın kendisinin karısı olmak için yaratılmıştı.
Mezarlığa geldiklerinde Cordelia'nın heyecanı yerini hüzne bıraktı. Bir insanın ailesini kaybetmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Güçlü bir şekilde duran Lord Eglinton'a baktı. Onun ileriye doğru baktığını gördüğünde ise derin bir nefes alarak bir zamanlar Leydi Eglinton olan kadının mezarına yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Historical FictionBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...