Bunu nasıl yapabilmişti? Brandon bunu kendi bile anlayamazsan diğerlerine nasıl açıklayabilirdi ki? Görüleceklerini düşünmesi gerekirdi. Hatta en başından Beatris'e hiç yanaşmamalı ve ne olursa olsun yanında Cordelia ile bahçeye çıkmalıydı. Cordelia'yı hatırladığında göğsü sıkıştı. Duvarlar üstüne üstüne gelmeye başlayınca elindeki içki şişesinde teselli aradı yine. Cordelia... Cordelia...
Rezalet duyulduğunda herkes birer ikişer evi terk etmişti. Gözleri hep Cordelia'yı aramıştı ama bulamamıştı. Onun da bu rezilliği görüp odasına saklandığını düşündü. Onunla konuşacak yüzü bile yoktu. Kendisi bile sinirliyken şu an kim bilir Cordelia ne durumdaydı... İçki boğazını yakarken gözlerinde nefretle karşısındaki sarışın kadına baktı. Beatris kendisine bakamıyordu. Göğsü sıkışırken gelen sesle arkadaşı Henry’ye döndü.
'Her şeyi berbat ettiğinizin farkında mısınız?'
Brandon bir cevap vermedi. Vermekte istemedi. Kalbinin ta orta yerinde bir soğukluk peydahlanmıştı ve giderek tüm vücuduna yayılıyordu. Bütün bunların rüya olması istiyordu sadece rüya... Gözlerini kapatıp açtığında her şeyin yine aynı şekilde durduğunu gördü. Kalbindeki soğukluk ve boğazındaki acıyla beraber Henry ile Beatris kendisine bakıyorlardı.
'Hiç bir şey göründüğü gibi değil.' Zorla da olsa konuşabilmişti. Kendi sesini duyduğunda bir an şaşırdı Brandon. Sonra elleri arasındaki içki şişesi çekilip karşı duvara fırlatılınca ruhsuz bir kukla gibi Henry’ye bakmaya devam etti.
'Göründüğü gibi değil mi? Bu umurumda mı sanıyorsun Brandon? Bugün davet ettiğin misafirlerinin özellikle iki tanesinin en usta dedikoducular olduğunu unuttun mu yoksa? Onları Cordelia ile olan nişanınızı sosyeteye yaysınlar diye çağırmadın mı? Peki onlar ne gördü Brandon? Üstüne aldığın kuzenimle beraber öpüşmenizi gördüler...'
'Henry sakin olur-'
'Kapat çeneni Beatris. Hele sen sakın konuşma. Sana söyledim. Sana yapma dedim. Bugüne kadar elinde birçok fırsat varken sen ne yaptın? O masum kızın geldiği zamanı buldun. Onun yüzüne nasıl bakacaksınız bana söyleyin. İkinize de lanet olsun. Bu rezaletten sonra Leydi Shaw Brandon ile evlenir mi sanıyorsunuz? Bütün bu olanları ona kim söyleyecek ha? Kim?!'
Brandon bu suçlamalara daha fazla dayanamayıp hınçla yerinden kalktı. Vücudu titriyordu. Suçlu olduğunu biliyordu ama tek suçlu kendisi miydi? Bir hataya düştüğü için hayatının sonuna kadar mutsuz yaşamak mı zorundaydı? Gözlerinden bir damla yaş kayarken titremesini durduramayıp olduğu yere çöktü. Yapılması gerekeni biliyordu. Bunu yapmak zorundaydı ama kalbi artık onunla değildi. Onu çoktan bir meleğe emanet etmişti bile. Eline değen elleri fark ettiğinde nefretle irkildi. Bir de kendisine dokunuyordu. Hayatını mahvettiği yetmemiş miydi? Brandon gözyaşlarını tutamazken bir yandan da karşısındaki kadını öldürmek istiyordu. Onu yok etmek ve meleğini de alıp bu dünyadan kaçıp gitmek...
'Her şey senin yüzünden... Senin yüzünden...'
'Seni öpeceğimi biliyordun Brandon. Bana karşılık veren sen değil miydin? Neden beni sevdiğin gerçeğini göremiyorsun?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeden Gelen
Narrativa StoricaBir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton D...