———Burası çoğu insan için cennet sayılabilirdi. Turistler, işçiler, öğrenciler ve daha bir sürü insan için. Ben de onlardan biriydim. İstanbul'u hiçbir şeye değişmem sanıyordum ama yanılmıştım. Biri gelip beni bu şehirden bile soğutmuş üstüne üstlük burada aldığım her nefeste kendini hatırlatmıştı. Bu normal miydi? Birini böyle delicesine sevmek normal miydi? Neden unutamıyordum? Neden gördüğüm ilk anda yelkenleri suya indirmek için çırpınmıştım? Bu kadar da büyük bir aşka sahip olduğuma inanmak istemiyordum.
"Oğlum dondu dışarıda yağmur da başladı. Çağırsam olur mu?"
Annem kapımın önünde durmuş bir cevap beklerken pencereden ona baktım. Simsiyah saçları birbirine girmiş, kollarıyla kendini sarmış öylece oturuyordu karşı kaldırımda. Durum böyleydi ve garip olan bunun onunla buluştuğum o günden beridir kendisini terk etmesiydi. Annemi bir çok kez yanına yollamış olsam da bir haftadır pes etmeyip geçmişti karşıma.
"Çağır ama odama gelmesin." Annem başını aşağı yukarı sallayıp gitmek için hareketlendiğinde "Anne." diyerek durdurdum onu. "Yiyecek bir şeyler hazırlar mısın? Sabahtan beridir bir şey yemedi."
Hafifçe gülümseyerek "tamam." deyip evden çıktı annem. Kapının önünden ona seslendiğini duyabiliyordum. Çok geçmeden sesi kesilmişti. Buraya geliyordu. Baran buraya evime geliyordu, üzerinden sene geçmişti ve ben hâlâ ilk günkü gibi heyecanlanıyordum.
Koşar adımlarla odaya girip üstüme kapattım. Henüz bir kilidim yoktu ve olmadığı için şu an lanetler okuyabilirdim. Baran odaya gitmeye kalksa kesin düşer bayılırdım şu an.
Annemle olan konuşmalarını duyamamıştım sesleri kesik kesik geliyordu ama bir adım sesi duyduğuma emindim. Geliyordu işte fırsatını bulduğu ilk anda odama damlamıştı.
Odanın en köşesine gidip deve kuşu misali kitaplığıma gömülmeye çalıştığımda kapımın aralanmasıyla istemsizce oraya döndüm. Annemdi. Aptallığıma kahkahalar atmak istiyordum. Mal gibi heyecan yapmıştım.
"Oğlum senin şu içinde kaybolduğun sweatlerinden bir tanesini vereyim mi Baran'a?"
Kendi çapında oversize kıyafetlerime laf sokan annem benim tepkisizliğim karşısında dayanamayıp cevap beklemeden almıştı bir tanesini dolaptan.
Ama ne yapabilirdim ki? Benim üstümü giyinecekti. O kıyafet doğru düzgün dokunamadığım o vücuda dokunacaktı. "Tamam, sakinim. Sen ondan nefret ediyorsun Cenk kendine gel." Saçma bir şekilde kendime tokat atıp odada tur atmaya başladım.
Bu halim neydi benim? Tekrar o aptal çocuk olamazdım. Olgunlaşmıştım ben. Bad boy gibi bir şey olmuştum değil mi? Hiç gülmüyordum mesela. Hâlâ saçlarımı iki tane topuz yapıyordum ama olsun o da bir tarzdı sonuçta.
"Lan ne saçmalıyorsun? Yeter, mal mısın sen?"
Kendimle konuşacak seviyeye de tekrar eriştiğime göre durum vahimdi. Adam iki metre yakınımda dursa beni eskiye çevirebiliyordu. Hem de yaptığı her şeyi unutturarak.
Kapımın önünden bir kez daha ses geldiğinde bu sefer oralı bile olmadım. Annemdi yine. Beklentimi yükseltmemeliydim. Bir dakika, benim beklentim falan yoktu.
Kapı "Gelmeyecektim ama dayanamadım." diyen kurban olduğum sesle birlikte aralandığında sırtım ona dönük bir şekilde donakaldım.
Gelmişti. Odama gelmişti. En son bana ilan-ı aşk yapmak için girdiği odaya tekrar ayak basıyordu.
İçeri girip kapıyı kapattığını görmesem de hissettim. Şimdi koca odada tek başımızaydık ve ben konuşmayı hiç mi hiç istemiyordum.
"Cenk dönsene bana. Güzel yüzünü göreyim gideceğim yemin ederim."
Dönersem hiç hoş şeyler olmayacaktı.
"Cenk." diyerek omzumu tuttuğunda içimde bir şeylerin zincirinin koptuğunu anladım. Ben bunu bekliyormuşum. Bir senedir ondan nefret ettiğimi sandığım her anda bile ona kavuşmanın hayalini kuruyormuşum ben.
Beni çevirmesine müsaade etmeden kendim döndüğüm gibi rotam dudakları oldu. Dudağına yapıştığımda ağzından bir şaşkınlık nidası geçse de çok geçmeden o da karşılık vermeye başlamıştı.
Evet aptaldım ama ondan uzak kaldığım için aptaldım ben kanaat getirmiştim buna.
Beni hiç böylesine tutkulu öpmemişti. Biraz daha büyümemi beklemiş, kendisini tutmuştu. Başkası olsa üzerime atlardı belki ama o onu zorladığım anlarda dahi durmuştu. Şu an durum tamamen farklıydı. Her zaman yüzümde ensemde dolaşan elleri şu an vücudumu keşfe çıkmış sanki varlığımı teyit etmek ister gibi dolanıyordu her yeri. Bende de durum farklı değildi. Kendimi ona yaslamış bedenini daha çok hissetmeye çabalıyordum.
Öpücüklerimiz dudağımızı aşıp yüzlerimizi öpmeye kadar gittiğinde yüzünün her bir köşesini onunla savaşa girerek öpmeye devam ettim. Dudaklarıma batan sakallarına kadar özlemiş olmam normal miydi? Yüzümü dudaklarıyla dolaşıp en son alnımda dinlendiğinde nefes nefese kalmıştık ikimizde. Bir süre öyle durduk. Daha sonrasında kollarımızı sardık birbirimize. Onu kendime çekip bedenlerimizi bir bütün hamine getirirken sayıklamazları çalınıyordu kulağıma.
Şükürler olsun Allah'ım diyordu. Bana kavuştuğu için Allah'a şükrediyordu. Şimdi ben bu adamı nasıl sevmezdim ki? Nasıl ondan uzak dururdum?
"Seni hâlâ affetmedim." dedim boynuna kedi gibi sokulup oraya öpücükler kondururken. Affetmiştim ama o biraz daha böyle bilsindi.
"Affetmem için daha büyük şeyler yapmalısın." Atarlı ama yeterince cilveli cenkin geri dönmesi beni mutlu ediyordu.
"Güzelim benim." Kollarını daha da sarıp kokumu içine çekti derin bir nefes alarak. Sen ne istersen yaparım. "İstersen ayaklarına bile kapanırım."
Hadi yap dememek için zor tutuyordum kendimi. Ay ne olurdu ki kapansa?
"Çok zor şeyler istemiyorum. Bizi mutlu et yeter."
Bakışları masum bir kediye bakarmış gibi yumuşacıktı ama bilmediği bir şey vardı. Dediğimde ciddi değildim. Bende Cenksem biraz yoracaktım onu.
"Sana ölürüm ben. Senin güzel kalbine ölürüm." Vücutlarımızı ayırıp yanağımla boynum arasına derin bir öpücük bıraktığında gıdıklayan sakallarından dolayı kıkırdamıştım istemsizce.
"Gülsene bir daha." Yüzüme dikkatle bakıp fısıldarken gülemezdim.
"O öyle hep olmaz." Gülümseyerek sarılmak için atıldığımda izin vermeyip tekrar gömüldü boynuma
"Hadi gül yine." Gıdıklanmamla tekrar sesli bir şekilde gülmeye başladığımda annem hadi yemeğe gelin diye bağırana kadar durmaksızın devam etti buna.
Son bir öpücük ve son bir sarılmadan sonra "Kaynanama ayıp olmasın." deyip odadan çıkmak için adın attığında öylece durdum geç gelen farkındalıkla. Güzel yüzüne, gülücükler saçan dudaklarına, her zerresinden heyecan akan bedenine baktıkça daha da fark ediyordum. Sanırım benim cennetim hiç İstanbul olmamıştı. Cennet benim için Barandı.
———
Lan bu ne? Bölüm yazdım inanabiliyor musunuz????
Hadi beğenmiş gibi yapalım
Sizi özlemişim canlarım benim. Bir de yeçks ve çıkışta bekleye de bölüm atarsam geri döndüm diyebiliriz epvpepcpecldl
Öptüğüğnmmm
🐘🔸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şahdamar [Texting]
Short StoryBilinmeyen : Şahdamar, şahdamar, şahdamar Bilinmeyen : Rengim sensin ahengim sen Bilinmeyen : Gökkuşağınım ben senin. Bilinmeyen : Şahdamarımsın, candamarımsın. Bilinmeyen : Anla artık tek aşkımsın. Bilinmeyen : Hayatımın tek pınarısın. Bilinmeye...