———
Kapısını iki kez çaldım Üç günden sonra onunla yüz yüze gelecektim. Benden bile dengesiz davranmaya başlamıştı şu sıralar. Bir karın ağrısının olduğu belliydi ama bunu bana da Sinan'a da söylemiyordu. Ya ne yaşıyorsa içinde yaşıyordu ya da anlatacak başka birilerini bulmuştu. Arkadaşlarının olduğu düşüncesi bile beni garip hallere sokuyordu. Hayır o kadar kıskanç değildim ona güvenim tamdı. Sadece etrafındaki insanların çok da tekin olmadığının bilincindeydim.
Kapı açıldığında onun güleryüzüyle karşılaştım. Mesajda bir sorun yok demiştim ama şuan bir sorunum vardı. Ona çok kırılmıştım. Onu yalnız bırakmamı istemesi gururumu incitmişti. Ama bir sorun vardı ki deliler gibi aşıktım. Bana ne yaparsa yapsın göz yumacak kadar aşıktım. Aşk güzel bir şey değildi. Onu on beş yaşında tatmak ise hiç güzel değildi. Ne bir tecrübe ne de bir acı. Hayatımdan sadece Baran geçmişti. O tecrübeyi de o acıyı da o yaşatacaktı bana. Ona muhtaçtım.
Yüzümü sahte bir gülümsemeyle donattım. Aynı anda da o yüzündeki gülümsemeyi sildi.
"Yalandan gülme yakışmıyor."
Anlamamış olmasını istesemde belli etmiştim. Zaten hiçbir zaman sahte olamamıştım. Yavan duruyordu üstümde. Herkeste durduğu gibi.
"Çekil de içeri gireyim." deyip onu iterek eve girdim. Arkamda dikildiğini farkındaydım ama şuan ona yüzümü gösteremezdim.
Salonun ortasında durup okul çantamı koltuğa bıraktım. Okuldan çıkıp direkt buraya gelmiştim.
"Çok kalamam, annem burada olduğumu bilmiyor."
Sırtım ona dönükken bana doğru geldiğini adım seslerinden anlıyordum. Omzumda iki el hissettim. Önce oralara hafif bir masaj yaptı.
Sonra da sağ eliyle saçımı diğer tarafa attı. Boynum açıkta kalırken kafamı yana eğmek zorunda hissetmiştim kendimi.Yumuşak dudakları boynuma küçük öpücükler kondurmaya başladı. Gözlerim kapanmıştı.
"Biraz gevşedin mi?" dedi.
Boynuma değen dudaklarıyla sorduğu soruya sadece başımı salladım. Gevşememenin imkanı var mıydı ki?
"Güzel." deyip tekrar boynuma gömüldü. Bu sefer az öncekilerden daha ıslak öpücükler bırakıyordu. Elim istemsizce arkaya gidip saçlarına dolandı. Tüm ağırlığımı ona verdim. O tüm boynumu sömürürken ben ona teslim olmuştum bile.
Elini belime atıp beni kendisine çevirdi. Saçındaki elimi hala çekmemiştim. Dudakları bu sefer benim dudaklarımı buldu. Yavaşça emiyordu ama ben yavaş falan olmak istemiyordum. Saçını çekip acıdan açılan ağzıyla dilimi işin içine soktum. Dillerimiz birbirine dolanırken benden böyle bir şey beklemediği kesindi. Ama daha beklemediği çok şey yapacaktım.
Belimdeki ellerini iki elimle kavrayıp kendimi ondan kurtardım. Sonrasında onu koltuğa fırlatır gibi ittim. Gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu ama beni durduracak falan değildi. O oturduğu gibi kucağındaki yerimi almıştım.
Kollarımı boynuna dolayıp dudaklarımızı yine birleştirdim. Elleri belimi buldu. Üzerinde yavaşça hareketlendim. Ben ona sürtündükçe dudaklarımın üstüne inliyordu. Benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Güya onu delirtecektim ama ben çoktan bulutların üstünü görmüştüm bile. Vakit kaybetmeden elimi tişörtüne atarak onun da yardımıyla çıkardım. Gözlerim bedenini seyredalmış, ellerimle keşfediyordum onu.
Boynuna eğilip oradan başlayarak öpücükler bıraktım her yerine. Üzerinde kayarak köprücük kemiğine inip dişlerimle bir iz bıraktığım an kendimi kaybetmeme neden olacak bir şekilde inledi. Nefeslerimi düzene sokmak için göğüs uçlarında oyalandım biraz. Elleri saçımı bulup okşamaya başladığında iki elimle bileklerini tutup yanda sıkıca tuttum. Bana dokunursa dayanamazdım.
Göğsünden bir yol çizerek karnına doğru öpücüklerimi devam ettirdim. Şuan dizlerimin üzerinde duruyordum.
"Sana dokunmalıyım." dedi inlemeyle karışık. Gözlerinin içine bakarak gülümseyip pantolonunun üzerinden tam o noktaya bir öpücük kondurdum. Kafasını geriye atarak tuttuğu nefesini verdi. Benim için kendinden geçişi mükemmeldi. Şuan çeneme dokunan sertliği tamamen benim içindi. Sağ bileğini bıraktığım gibi eli ensemi buldu. Beni tekrar kucağına doğru çekerek dudaklarını benimkilere bastırdı. Onunla sertçe öpüşürken boşta kalan elimle çantamı buldum. Birkaç dakika öpüştükten sonra ani bir hareketle çantamı koluma takarak ayağa kalktım. Bana acı dolu bir şekilde bakıyordu. Dudağına küçük bir öpücük kondurdum.
"Bu da sana ceza olsun." dediğimde bana tepki bile veremedi. Biraz daha durursam kendimi tutamayacağını bildiğimden kapıya hızlı adımlarla yürüyerek evden çıktım. Şokta olmasa peşimden gelirdi. Onu orada bırakmak istemiyordum. Biraz kendime öz saygım olmasa geri de dönerdim zaten.
Hızla yürüyüp sokağın köşesinden dönerek bir duvara yaslandım. Biraz soluklanmam gerekiyordu. Onu nasıl bir halde bıraktıysam bende şuan o haldeydim. Sapık damgası yemek en son istediğim şeydi.
———
REKLAMLAR
Çıkışta bekle adında bir hikaye yayımladım.
Onu öksüz bırakmayın.
REKLAMLAR BİTTİ
Öpüyorum yanaklarınızdan💋
Elephantorange.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şahdamar [Texting]
Short StoryBilinmeyen : Şahdamar, şahdamar, şahdamar Bilinmeyen : Rengim sensin ahengim sen Bilinmeyen : Gökkuşağınım ben senin. Bilinmeyen : Şahdamarımsın, candamarımsın. Bilinmeyen : Anla artık tek aşkımsın. Bilinmeyen : Hayatımın tek pınarısın. Bilinmeye...