Ben İle Bir Plan

1.1K 122 26
                                    

Ben "Five daha on yıl olmadı nasıl yetmiş yaşında gözükmeyi başardın?" Gözleri acıyarak kardeşini süzüyordu. 

Five havada uçuşan siyah çantaya beyzbol sopası ile vurdu. Malum Ben'i göremiyordu. Ben ise neden tamamen hayalet olmadığını sorguluyordu. Beyzbol sopasının her vücuduna değişinde acı ile irkiliyordu. Kardeşini durdurmalıydı. Beyzbol sopasını havada tuttu. Five tüm gücüyle ittirdi.

Five "B-ben? Sen misin?"

Ben nasıl cevap vereceğini bilmiyordu. Masanın üstünde duran veresiye defteri ve tükenmez kalem gözüne takılmıştı. Evet, yazacaktı.

Ben: Five geçmişe dönmelisin! Bir şekilde geçmişteki Five'ı uyarman gerekiyor. Bütün bunları... Kıyametti engelleyebiliriz. Birlikte olursak tabi.

Five kardeşinin dediklerini dinlemek istemiyordu. Yaşlandıkça doğal olarak umursamaz olmuştu. Suratındaki kırışıklıkları kaşıyarak kardeşinin susmasını bekledi. Bu saatten sonra bebek bakıcılığı yapamazdı. Tam ışınlanarak dışarı çıkmayı planlıyordu ki Ben'in çantasındaki yiyecekler gözüne takıldı, onları çalmalıydı. 

Five "Aslında haklısın biliyor musun? Hepimiz birlikte yan yana..." Çantayı alıp kaçmak için ona yakınlaşmalıydı. "Sarılsak mı acaba?" 

Ben duyduğu cümleler karşısında heyecanlanmış, sarılma isteğini kabul etmişti. Suratındaki heyecanı çekik gözlerinde bile görebilirdiniz. Ayrıca Ben'ı gülümserken daha önce hiç gördünüz mü? Bilmelisiniz ki gereğinden fazla şirin oluyor. Tam sarılmak üzereydi ki duraksadı. 

Ben: Dostum... Özür dilerim yapamayız. Sana sarılamam, hatta dokunamam.

Five  "Deneyelim mi? Belki bu işe yarar." Elini çantaya uzattığı anda Ben ondan uzaklaşmış, koşarak dışarı çıkmıştı. Five çantayı çaldığını anladığını sansa da durum böyle değildi. 

Ben: Bana dokunmayın, kimse dokunmaya çalışsam biraz daha kalbim kırılıyor. Beni takip et, April yaşıyor.

Duydukları karşısında şok olmuştu. Nasıl yani kardeşlerden biri yaşıyor muydu? Yok daha neler! Korkuyla yutkundu. Umursamaz yaşlı adamın bedeni aynı kalsa da ruhu aynı değildi: Duydukları gençleşmesini sağlamış, eski Five'ı geri getirmişti. Topallaya topallaya kardeşini takip etti. 

Five "Yavaş ol! Senin kadar hızlı yürüye-" Anlaşılan hafızası da yaşlandıkça kötüleşmişti. Işınlanma gücünü hatırladı. "Tabi ya." 

Yol boyunca Ben kızın neler bildiğini veya bilmediğini anlattı. Kardeşlerinin cesetlerini görmemesi gerekiyordu. Yaralanma durumlarını da teker teker anlatmıştı. Kıyamettin ilk yıllarında April tamamen ölüydü. En azından Ben öyle sanmıştı çünkü nefes almıyordu. İki yıl içerisinde nefes almaya tekrardan başlamış, yaraları iyileşmeyi sürdürmüştü. 

Nasıl mı oluyordu? Tamamen özel gücü ile ilgili. Okuduğu kitaplardan tam anlayamasa da bitkilerin yaptığı fotosentez tarzı bir özel gücü olduğunu anlamıştı. 

April tam bıraktığı yerde oturuyordu. Hala gözünü açmamıştı, kardeşinin verdiği sözü tutmasına sevindi. korkmaması için yanını çok yaklaşmadan ilk olarak seslenmişlerdi. Refleksle göz bandını açmaya çalışsa da ellerini bandın üzerinde durdurdu. 

"Ben?"

Five "April?"

"Five?"

April bandı açmadan onlara doğru ilerlemeye çalıştı. Az kalsın yere pataklanıp kafasını yaracaktı. Bir insanın duyduğu sesler nasıl bu kadar mutlu edebilirdi? Ağzı kulaklarına varmıştı. Bacaklarında hissettiği acıyı ağrılarına rağmen önemsemedi. 

Ben "Evet, Five geldi. Onu ikna etmeyi başardım, deneyeceğiz!" 

Five heyecanla kardeşinin yanına ışınlanıp sarıldı, kokusunu içine çekti. Belki inanmayabilirsiniz ama göz pınarlarından yaşlar dökülmüştü. Kim olursa olsun o kadar yıl sonra ailesinden birini görürse ağlardı. Bunlar gerçek miydi? 

April "Nasıl yani denemeyi kabul mü etti?" Daha da sıkıca sarıldı. "Teşekkürler Five, cidden."

Five "Kabul etmek mi? Hayır, ben kabul etmedim. Sadece seni görmeye geldim April, gerçek olup olmadığını anlamak istedim." Sesi boğuk çıkıyordu. Konuşurken sürekli nefes alması, duraksaması gerekiyordu. Yaşlılığın verdiği dezavantajlardan...

April kalbi kırılmıştı. Sözcükler dilinden çıkmıyordu. Sanki her kelime dilini kesiyor, acı çekmesini sağlıyordu. Ağlayamazdı, güçlü durmalıydı. Kendini toparlamaya çalıştı. Hafif kambur duruşunu düzeltti, saçlarını kulağının arkasına attı. 

Ben ile aynı şeyi mi yapmayı planlıyorlardı? Ben'in eline yırtık pırtık bulaşık eldivenlerini geçirmesinden aynısını düşündükleri anlaşılıyordu. April bozuntuya vermeden gülümsedi. Minicik tütüsünü şirinlikle salladı. April'ın şirinliği herkesi kandırmaya yeter. Dudaklarını bebek gibi büzdü. Dikkatini dağıtmaya çalışıyor, Ben'i gözlüyordu. 

April "Bu son kararın mı?"

Five "Evet kesinlikle son kararım. Bir vitrin mankeniyle yaşamaktan keyif mi aldığımı sanıyorsun?" Ellerini beyaz saçlarının arasına atıp kaşıdı, bitlenmişti.

April "Anlıyorum." 



Numara A: The Umbrella Academy | Tamamlandı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin