Gözleri açıldığında kendini odasında yatarken buldu. başında Diego ve Grace vardı. Direkt olarak yorganı üstünden atıp bacaklarına baktı, tıbbi bez ile sarılmıştı. Muhtemelen ayakları dikiş içindeydi. "Neler oldu?"
Grace "Bayıldın babanda seni sürükleyerek eve getirdi." dedi gülümseyerek.
"Diego?" Onun neden oda da olduğunu merak ediyordu. "Babam sana ceza mı verdi?" Diego, Grace gidince konuşacağız anlamında işaret yaptı.
"Anlıyorum."
Grace "Tamam kendini yorma tatlım akşam babanız yemekte konuşacak sizinle." Masanın üstünde duran çiçekleri sulamaya devam etti.
Diego "Anne, bizi biraz yalnız bırakabilir misin? Şimdiden teşekkür ederim." Kendini zorlayarak gülümsemeye çalıştı. Annesi çıkar çıkmaz kızın hemen dibine geldi. "İyi hissediyor musun?"
"Eh işte... bunu boş ver babam neler dedi? Size çok kızmamıştır umarım."
Diego "Kızdı ama henüz ceza vermedi akşam yemeğinde konuşacağız. Bana babam erkenden bir ceza verdi bile. Seninle kalacakmışım yemeğe kadar. Şey... Ona yumruk attım."
Duyduklarına inanamamıştı. Elini ağzına götürerek "Nasıl sen?.. Babama?.. Yumruk mu attın? Tanrım! Mahvedecek seni Diego." Birbirlerine sarıldılar. "Teşekkür ederim kardeşim sizi seviyorum."
Diego "Bizde seni seviyoruz... Kardeşim." Kardeşim cümlesini ilk duyduğunda içinde tuhaf hisler duymuştu. "Five..." Duraksadı. "Onun durumu benden daha kötü. Babam onu Akademiden kovmakla tehdit ediyor. Kardeşlikten atmak gibi."
"Nasıl yani? Bunu Five'a yapamaz. O burayı çok seviyor!" Ayağa kalkmaya çalıştı.
Diego "Hey hey! Sakin ol, merak etme tüm bunlar geçecek. Sadece ayağa kalkma sakın, uyu. Akşam yemeğinde seni uyandırırım."
"Teşekkürler."
***
Reginald "A1! Kalk!" Adeta yerinden fırlayarak kafasını kaldırdı. Yemek masasında oturuyordu, kardeşlerinden biri veya Grace onu masaya taşımış olmalıydı. Babasının suratına her baktığında korkusu daha çok artıyor, korkudan yanakları kızarıyordu.
"Evet?" Ne olur bağırmasın diye gerçek olmayacak bir şeyi umut etmişti.
Reginald "Ne haltlar yediğini biliyorsun, senin yüzünden tüm kardeşlerin ceza alacak! Yaptığından mutlu musun? Eminim değilsindir. Sen berbat yetim bir kızsın. Annen seni doğururken öldü ve vaftiz annen evlatlık aldı. Gerçek annenin yaşamasına bile izin vermedin." Kızı psikolojik yönden bitirmeye çalışıyordu. Kardeşlerinin önünde berbat hissedeceğine emindi.
"Annemin ölümü benim suçum değildi. Dağ başında doğum yaptı ona yardım edebilecek hiç kimse yoktu." dedi başını dik tutarak.
Reginald "Demek öyle... Seninle olan herkes ölüyor salak şey! Vaftiz annen senin yüzünden öldü anlamıyor musun?"
"Vaftiz annemin ölüm sebebini bilmiyorum bu konu hakkında bir şey diyemeyeceğim." Grace'e baktı, annesinin yüzünü duygusuz bir varlıkta görmek ne kadar kötüydü. Üstelik varlık sadece numara alan yedi çocuğa iyi davranması için kodlanmıştı.
Five "Baba yeter! Madem onun canavar olduğunu düşünüyorsun o zaman neden aynada kendine bakmıyorsun?" Öfkeyle ayağa kalkmıştı. Kim bağırıyorsa masada oturan diğer kişilerin bakışları onlara dönüyordu.
"Five yapma bunu. Kendimi koruyabilirim."
Five "Seni korumak mı? Ben seni korumuyorum. Ben artık gerçekleri söyleyeceğim! Senden nefret ediyorum ihtiyar!"
Reginald "O zaman söyleyin bana sizi tanımlayan şey nedir?" Bu soruda ne alaka diye düşünmüşlerdi. Cidden neden sormuştu ki?
Five "Işınlanmak baba! IŞINLANMAK!" Hemen babasının yanına ışınlandı. "Görüyor musun baba, bizim insanlara bağırmak çağırmak dışında yapabildiğimiz şeylerde var. Ben artık zamanda yolculuk yapmak istiyorum ve bana engel olmayacaksın!"
Reginald hafifçe gülümsedi, gülümsemesinin sebebi öfkesini bastırmak amacıylaydı. "Sıra sende Numara A1" Bastonunu iki kez yere vurmuştu.
"Ben... Ben özel gücümü bilmiyorum ama beni tanımlayan şey buz pateni yapmak. O benim her şeyim, rahatlamamı sağlıyor. Bunu biliyorsun."
Reginald "O zaman göster."
"Ne?"
Reginald "Kalk ve bize bir hareket göster."
Allison "Baba!"
Vanya "Baba lütfen! Onun tamamen mahvolmasını sağlayacaksın."
Regnald "Kapayın çenenizi!" dedi kardeşlerini desteklemek için hamle yapan Ben'e.
"Tamam gösteririm." Buz olmadığı için mi Allison bir anda babasına bağırmıştı? Neden bağırdıklarını anlayamadı. "Sonuçta bazı ufak hareketler yapabilirim." dedi kendini zorlayıp gülümserken.
Five kızın başına ne geleceğini biliyordu. Kız ayağa kalkar kalkmaz yere düştü. Kalçası çok acımıştı. C3 ve B2 kahkaha atarak kızla dalga geçtiler. April defalarca kez yerden kalkmaya çalıştı, kalkamıyordu. Canı acıdığı için değil, ayaklarını kontrol edemiyordu. Ne olduğunu anladı.
Sakattı.
"B-bu h-hayır! Hayır! İstemiyorum!" Gözyaşlarını tutmadı, Reginald'ın önünde defalarca kez ağlamıştı ilk kez bu kadar yüksek sesle ağlıyordu. Göz yaşlarını silmeye bile uğraşmadı.
Reginald "Size gelecek olursak... Numara üç ve yedi yetimhaneden ayrılıyorsunuz Five'ta sizinle gelecek." Allison tüm bunları duyunca ağlamamak için kendini zor tuttu.
Vanya "B-baba!"
Reginald "Kapa çeneni!"
Vanya "Bana bir şeyler oluyor!" Gözleri beyaza dönüyordu, ellerinden mavi ışık tarzı şeyler çıkarıyordu.
Five "Demek öyle ihtiyar. Tamam sen bilirsin, görüşürüz. Ben geleceğe gidiyorum!" Hiçkimseyi dinlemeyip ışınlandı.
Diego "Baba onlara bak! April ve Numara Yedi!" April etrafına yeşil dumanlar saçıyordu, dumanı soluyan herkesin başı dönüyor, dengesini kaybediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Numara A: The Umbrella Academy | Tamamlandı ✔
Fanfiction"Reginal'ın öldürülmesiyle alakam yok, benim öldürmem haricinde tabi ki." Five "Hayalet kardeşimi üstüne salarım." Karşınızda şehrin en iyi patencisi April var. Aslında her şey onun Reginald'a karşı gelmesiyle başladı. Kitap İçi Edit Tasarımları: R...