April'ın yediği haltlar karşısında herkesin ağzı beş karış açık kalmıştı. Ne yapacaklarını düşünmek isteseler de düşünebilecek zamanları yoktu. Ekibin yarısı korkudan, geriye kalan yarısı da sinirden hareketsiz hale gelmişti. April ne mi yapıyordu? Bir araya topladığı dört-beş cesedi üst üstte koymuş, en tepesine de kendi çıkmıştı ve sakince oturuyordu. Etrafında duyduğu küfür sesleri karşısında gülerek tırnaklarını incelemeye başladı. Umursamazlığın her zaman daha havalı gözüktüğünü savunurdu.
"İyi tarafından bakın, banyo yapmama gerek kalmadı, yangın alarmı sağ olsun tamamen yıkandım."
Five "Seni eve döner dönmez öldüreceğim!" Hiç kimseyi öldürmemesine rağmen kan içinde kalmıştı. Kravatını düzeltirken sinirle gülümsedi.
İç çekerken oturduğu yerden kalktı. "Ben de seni seviyorum tatlım ve teşekküre gerek yok."
Dediklerinde ciddi değildi. Five'ı daha da sinir etmek için demiş, başarılı da olmuştu. Şemsiye Akademisi üyelerini parmağında oynatmak hoşuna gidiyordu. Yaptığı şey hem çok eğlenceli geliyor, hem de korkutuyordu çünkü her seferinde öldürülmekten kıl payı kurtuluyordu. Oturduğu yerden kalkıp yerde duran içi dolu silahlardan aldı. Üstündeki kanı pelerini ile silip güzelce kavradı. Kameralara doğru tutup ikişer el ateş etti.
"Tamamdır, artık defolabiliriz." Gülümseyerek arkasına döndü. "Ah... Bekleyin. Öndeki rehineyi kolundan tutup ayağa kaldırdı. Kafasının hemen üstünden havaya sıktı. Ardından diğer rehinelere döndü. "Bu güzel parti için teşekkür ederiz, polise Şemsiye Akademisini gördüğünüzü söylerseniz hepiniz ölürsünüz, sevgiler."
Diego "Ne yapmaya çalıştığın hakkında en ufak fikrim yok ama tuhaf şekilde içimden bir ses seni dinlememizi gerektiğini söylüyor." Beş karış açık olan ağzını eliyle kapatıp bıçaklarına uzandı. "Aslında bende birilerini öldürmeye bayılırım. Tabi salak kardeşlerim engel olmasa."
Allison "Bir söylenti duydum Şemsiye Akademisi sınırları içerisine girdiğimizde bize kendin hakkında tüm önemli bilgileri anlatacaksın." dedi April'a bakarken. Üyelerin hepsini dışarıya doğru çekiştirmeye başlamıştı.
Sonrasında neler olduğunu kısaca anlatmak gerekirse: Five hariç herkes araba ile akademiye geri dönmüştü. Yol boyunca tartışmadan başka duyulan ses olmamış, diğer araçlara çarpmaktan kıl payı kurtulmuştular. April kendine edilen tonlarca laf karşısında suskunluğunu koruyordu. Yaptığı planlara güvenirdi. Hatta canı sıkılınca Little Mix'in en yeni şarkılarından açmış, dışarıyı izlemişti.
Akademinin giriş basamaklarını çıkarken Handler'dan iz olup olmadığını kontrol etti. Kadının olup olmadık anlarda ipucu bırakma huylarına deli oluyordu. Ayrıca binaya girer girmez kendisi hakkında gerçekleri söylemesi gerekiyordu. Elinden geldiğince oyalanmayı sürdürdü. Tabi gerçekleri söylemeyecekti, bileğindeki tasmaya benzeyen alet sadece Allison'a yenik düşmemesi için tasarlanmıştı. İlk görevleri sırasında hep Allison'a bildiklerini anlatıyor, dolayısıyla Handler'ın sınırlarını zorluyordu.
Derince nefes alıp adımı attı. "Ben Julia, on yedi yaşındayım. Annem ve babamı Handler'a yemin etmek için öldürdüm. Zaten kendilerini pekte sevmezdim. Ayrıca Tofi adında köpeğim var. Doğuştan iki kuyruklu, Harry Potter serilerindeki Fuphup'a benzetiyorum. Şuan sizinle çalışmak isteme nedenim sadece Handler'dan nefret etmek istemem, kendime en güçlü müttefik olarak sizi görmem. Asla size ihanet etmemeye yemin ettim." Attığı yalanlara bayılmıştı, gerçekten de süperdi. Boş bulduğu koltuğa oturdu.
Klaus "Doğruları söyleyip söylemediğinden emin miyiz? Yani binaya girer girmez dedin ama üzerinden çok süre geçti." Sigarasının paketini Diego'ya fırlattı. "Afiyet olsun canım."
Allison "Sakın kavga etmeye çalışmayın! Bir söylenti duydum Klaus ile Diego iki hafta boyunca hiç kavga etmeyecek. Bir söylenti duydum mor kostümlü kız az önce dediklerini doğrulayacak."
"Hepsi doğru."
Grace önlüğünü düzeltirken April'ın oturduğu yerden kalkmasını sağlamış, temizlik beziyle deri koltuğu silmişti. Küçük şarkı mırıldanmaları ile iş yapmayı sürdürdü. "Tatlım sen hala duş almamışsın." Dudaklarını büzdü. "Anneyi üzeceksin."
Anne... Çok sıradan bir kelime, öyle değil mi? Grace'in annesine benzer hareketler yapmasını asla sevmemişti. Tamamen robotik özellikler taşısa da görünüşü ile hareket biçimleri tamamen annesi ile aynıydı. Grace masanın altındaki sandıklardan iki-üç elbise çıkardığında başına geleceklere lanetler okudu. Elbiselerin neresine bıçak saklanabilirdi ki? Eteğinin altına koyup unuttuğunu ve oturduğunu düşünsenize... Felaket.
"Teşekkür ederim Bayan Grace."
Grace "Çocuklarımın dostları bana anne diyebilir." Elbiseyi April'ın üstüne tuttu. "Sende öyle de. Akademideki kızlara hep bu tarz cici kız elbisesi yapıyordum. Bir gün babalarının izin vereceğini düşünüyordum açıkçası. Artık hepsi senin. Zaten yıllardır altı tane dikebildim." Neşeyle ellerini çırptı. "Hadi öyleyse güzel kızımız duş alıp kıyafetlerini denesin."
"Ben barbie değilim." diye mırıldanırken kimsenin duymadığına emin oldu. Kalbi kırılmasın diye kocaman gülümsedi. "Eminim hepsi çok güzeldir ben duş alsam iyi olacak."
Edilen yardımlar sayesinde odasını bulmuş, duşa girmişti. Oda beyaz tonlarında dekora edilmişti. Geniş penceresi şehir merkezini rahatça görüyordu. Her halinden misafir odası olduğu beliydi. Çocukların odası sıkış tokuş dekore edilir, böylece psikolojik baskı altında kalırlardı. Defne kokulu şampuan kalbinin akademiye ısınmasını sağlamış olabilirdi, saçlarını muhteşem kokutmuştu. Duştan çıkar çıkmaz tınlamaya benzer sesi işitti. Lavabo borusunun oradan gelmişti.
"Ah Handler! Hiç mi ayarın olmaz? Çırıl çıplakken de mesaj gönderilmez ama..."
Handler "Çıplakken mi? Dikkat etmemişim." Sigarasını klozete attığı sırada kızın çığlığı ile kulaklarını kapamıştı.
"Manyak mısın sen! Ya azıcık saygı lütfen. Kaç tane görev yapıyorum bari duş alırken görev gönderip beni kontrol etmeyin." Kapı arkasında asılı duran havlulardan alıp vücuduna hızlıca sardı. "Sırf öldürmem gerekiyor diye cici kız rolüne girmeye çalışacağım, açıkçası işkence etseler daha az üzülürdüm. Dur... Sen beni kontrol etmeye öyle durduk yere gelmezsin. Adamlarını gönderirsin." Elini ağzına götürdü. "Sorunumuz nedir?"
"Şükürler olsun, konuşmama izin verdin. Hani şu aptal kardeşin olan Five Hargreeves var ya... O seni arıyor. Aptal adamlarım kardeşini yakalayamamış. Oysa ki kayıptı. Keşke ölmüş şekilde bulsaydık. Ayrıca kendini gençleştirmiş. Yani bu evrendeki Five'la aynı gözükecek. Dikkatini ver, seni bulmasına izin verme." Konuşmasını bitirdiği anda yok oldu.
"Harika." Havlusunun açılmayacağına emin olduğu an yatak odasına hamle yaptı. Kapıyı açtığı an Five ile göz göze gelmişti.
Five "Sanki içerideki konuşma beni de ilgilendiriyordu. Şimdi ilk olarak ayvayı yedim diye mi düşünürsün yoksa kaçmayı denedikten sonra mı ayvayı yedim diye düşünürsün?"
Merhaba! kitabı TUA okuyan arkadaşlarınızı etiketleyerek ve 1-2 cümle kendi düşüncelerinizi yazarak destek olur musunuz? Cidden okunmalar biraz daha artsa çok mutlu olurum ve daha hızlı bölüm gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Numara A: The Umbrella Academy | Tamamlandı ✔
Fanfiction"Reginal'ın öldürülmesiyle alakam yok, benim öldürmem haricinde tabi ki." Five "Hayalet kardeşimi üstüne salarım." Karşınızda şehrin en iyi patencisi April var. Aslında her şey onun Reginald'a karşı gelmesiyle başladı. Kitap İçi Edit Tasarımları: R...