1-2 hafta içinde I Hate You adında bir kitap yayınlayabilirim, ona da göz atmayı unutmayın. ❤💖
İkinci kafa da aynı şekilde Reginald'a aitti. Handler çuvaldan çıkanları görünce göz devirdi çünkü April'ın haklı olduğunu biliyordu, yine de bunu beklememişti. İç çekerken usulca sandalyesinin yanına ger gitti. "Kafları yere koyma! Görmüyor musun yerler kirlendi." diye çıkışmıştı. Ona karşı fazla öfkeliydi ve bu öfkesini nasıl çıkaracağını kesinlikle bilmiyordu. Öte yandan sözünü tutması gerekiyordu. "Peki, anlaşma anlaşmadır. Bu bana ders olsun bu seferlik. İstediğini alacaksın."
April hala Handler'ın bir hainlik yapacağını bekliyor, inanmıyordu. "Ağ... Cidden mi?" Etrafında tur atıp her yeri baştan aşağı sorun olmaması için süzdü. "Bu çok tuhaf, sözünü tutuyorsun sen."
Handler cevap vermemişti. Onun yerine eliyle çıkışı gösterdi. Evet, her ne kadar saçma olsa da buranın da bir çıkışı vardı ve o çıkıştan çıktığında April'ın sadece iki seçeneği olacaktı: Ya Five'ın yanına dönecekti ya da kendi zaman dilimine. Reginald kıyamet olmadan önce kendi zaman diliminde öldüyse şuan orası ne haldeydi? Beyninin alamayacağı büyüklükte değişiklikler olmuş olmalıydı.
Minik adımlarla çıkışa doğru ilerledi. Bedeni ona gitmemesi için adeta engel oluyordu. O kadar yavaş yürüyordu ki uzaktan bakan biri olduğu yerde durduğunu sanabilirdi. En sonunda tam kapının önünde durdu. Kapı Handler istediğinde yoktan var olmuştu, o yüzden kolu yoktu. Masmavi bulutumsu bir şeydi. Adımını attığında gitmek istediği yeri tamamen gelişi güzel seçmişti.
Kısacası aklına ilk gelen yere ışınlanmıştı. Suratına sıcacık güneş çarpıyor olsa da rahatsız edici değildi. Yeni biçilmiş çimen kokusu burnuna geliyordu. Gözleri güneş ışından dolayı acıyınca hafifçe yumup elleriyle ovuşturdu. Etrafındaki en yakın ev yaklaşık dört yüz metre ötede olmasına rağmen kapısının önüne konulan satılık tabelası göze çarpıyordu. Bahçesinde sandalye, masa vb. hiçbir eşya yoktu. Evde kalan kişilerinde olmadığını anlamıştı.
Buraya gelmeden önce yılın 2002 olmasını istemişti, ne kadar eksi zamanlarda olursa bulunması o kadar zor olurdu ama daha da geçmişe gitmeyi göze alamazdı. Bir yerde kalacaksa iş bulabileceği, markete gidebileceği bir yer olmalıydı. Yeni sahipleri gelinceye dek burada kalabileceğini düşündü. Çoktandır eve doğru yürümeye başlamıştı.
Gökyüzünde uçuşan kuşlar yemyeşil çimenlerin üstüne konuyor, böcekler arıyordu. Çıkardıkları cıvıltılar insanın içini ısıtacak cinstendi. "Çok tatlısınız." Evin yanına geldiğinde girişindeki basamaklara oturup parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Bir süre daha kuşları izleyecekti.
"Sen de öyle." Konuşan kişinin kim olduğunu anında tanımıştı, Five gelmişti.
Korkmuş olsa da korkusunun sebebi Five'ın ona saldırma ihtimali değildi. Onu nasıl bulduğuydu. Ayağa kalkarken birkaç adım geri attı. Hatta az kalsın ayağı boşluğa gelecek, yere düşecekti. Önce kaşlarını çatmış olsa da karşısındaki çocuğun gülümsemesini görünce hafifçe gülümsemişti. Yine de tedbirli davranmalıydı, Five genelde gülümsediği zaman birilerinin kafalarını uçururdu.
"Five?" Bakışlarını yere çevirdi. "Beni öldürecek misin?"
"Hayır, özür dilememi alamadım. Onun için geldim." April'ın korkuyla geriye birkaç adım attığını görmüştü, biraz ona doğru yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı.
"Beni nasıl buldun?" Elini alnına vurdu. "Handler değil mi? O buraya geldiğimi biliyor olmalı."
"Aynen öyle. Ap..." Kızın dirseğine dokundu, yavaşça ellerini aşağıya doğru kaydırmaya başladı. En sonunda avcunun içinde durdu, ellerini tutup parmaklarını birbirlerine geçirdi. "Geri dönmek zorunda değilsin ama ben seninle kalmak istiyorum." April'ın boyu ondan biraz uzun olduğu iin parmak uçlarına kalkması gerekmişti. Bu durum başkaları için komik olarak nitelendirilebilecek türden olsa da o ikisi için değildi. "Biliyorum sen bana ihanet ettin gibi oldu ama bu umurumda değil. Ben de artık bu işleri bırakmak istiyorum, sadece dünyadaki kötülüklere odaklanabiliriz. Biz birlikte çalışabiliriz Ap... Sadece senin de kabul etmen lazım."
Ve onu öptü. April dudaklarında onun dudaklarını hissettiğinde yanakları dünyada bulunan en güzel kırmızı tonundan bile güzel olmuştu. Five'ta utanmış olsa da beli etmemişti, kızın yanaklarına bakıp hafifçe sırıttı. Tabi bunlar olurken hala öpüşmeye devam ediyorlardı. İkisinin muhteşem güzellikteki kusursuz gözleri birbirlerinin dudaklarıyla gözleri arasında kayıp gidiyordu.
🎄FİNAL🎄
Merhaba değerli okuyucularım, bu serüvende benimle olan herkese çok teşekkür ederim öncelikle. Yeni kitaplar için takipte kalmayı unutmayın.
Sizce öykünün devamında neler olmuş olabilir? April onunla takım olmayı kabul etmiş midir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Numara A: The Umbrella Academy | Tamamlandı ✔
Fanfiction"Reginal'ın öldürülmesiyle alakam yok, benim öldürmem haricinde tabi ki." Five "Hayalet kardeşimi üstüne salarım." Karşınızda şehrin en iyi patencisi April var. Aslında her şey onun Reginald'a karşı gelmesiyle başladı. Kitap İçi Edit Tasarımları: R...