Sonuçlar Gecesi: Hafta 3

524 61 39
                                    

Sonraki gece Fountain Studios'a geri döndüler. Pazardı ve sonuçlar şovu vardı. Harry dışardaki duvarın yanında kıvrılmış oturuyordu. Dizlerini göğsüne çekti ve telefonunu da diğer elinde tuttu, Gemma'nın numarası üstünde parmağını gezdirdi.

Dışarı kapısı bir çöp kutusu konarak açık tutulmuştu ve Harry, Cheryl'in yeni şarkısını söylediğinin seslerini sahne arkasından bozularak gelse de duyabiliyordu.

Onu yerde her şeyden bıkmış ve bunalmış bir yığın olarak bırakan sadece bir şey değildi.

Sadece... David Cameron'ın hâlâ başbakan olmasıydı. Yıllardır kapalı olmasına rağmen Fountain Studios sahnesinde olmaktı. iPod'undaki çalma listelerindeki şarkıların yarısının şarkılar daha çıkmadığı için eksik olmasıydı.

Madison Square Garden'daki ikinci gecesinde orada olamamasıydı. Onu görmek için bilet almış otuz bin insanı hayal kırıklığına uğratmaktı.

One Direction'ın birçok kez uluslararası stadyum turu yapmış olması ama şimdi The X Factor'ün sonuna bile gidip gidemeyeceklerini bilmemekti. Harry'nin şimdiden her şeyi mahvedip mahvetmediğini bilmemekti. 

Kuralları bilmemekti. Neyi değiştirmesi gerekip neyi değiştirmemesi gerektiğini bilmemekti. Hiç kimseye söylemek için izni olup olmadığını bilmemekti. Bunun ne kadar süreceğini bilmemekti.

Sırlarda rezalet olup yalanlardan nefret etmekti ve bir zamanlar en yakın arkadaşları olan oğlanlardan bir şeyler saklamaktı.

İki yıldır konuşmadığı bir oğlanla aynı ranzada yatmaktı, Harry'nin lanet hayatının aşkı olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan bir oğlanla.

Butona basmış olmalıydı çünkü karşı tarafta hattın çaldığını duyabiliyordu. Telefonu kulağına bastırdı ve gözlerini ovdu.

"Harry?"

"Şey. Selam." dedi Harry.

"İyi misin?" diye hemen öğrenmek istedi Gemma. "Şu an şovda olman gerekmiyor mu?"

"Cheryl hâlâ şarkı söylüyor." dedi Harry gereksiz bir şekilde. Çünkü diğer kulağında onu canlı duysa da Gemma'nın televizyonunda da onu arka planda duyabiliyordu.

"Endişeleniyor musun H?" diye sordu, sesi yumuşadı. "Bu haftasonu gelemediğim için üzgünüm. Ama siz oğlanlar mükemmeldiniz. Gelecek haftaya geçmeme şansınız yok ve ben de o zaman gelebilirim."

"Hayır, konu bu değil." dedi Harry. Pat diye "Yirmi dört yaşındayım ama on altı yaşında bir vücuttayım."

"Ne?" diye sordu Gemma.

"Yirmi dört yaşındayım-"

"Bak, belki de şakanın espri kısmına direkt atlamalısın? Çünkü biliyorsun biraz yavaş konuşuyorsun ve şimdi her an sahnede olman gerekebilir."

"Bu bir şaka değil Gems. Demek istediğim, bana inanmayacağını biliyorum ama annemi ararsam onu sadece endişelendirmiş olacağım ve başka konuşacak kimsem yok."

"Sen gerçekten üzgünsün." dedi.

"Evet." Parmaklarıyla gözlerini ovuşturdu. "Ne diyeceğimi bilmiyorum. Zaman yolculuğunun gerçek olmadığını biliyorum, değil mi? Ama aynı zamanda yirmi dört yaşında olduğumu ve üç gün önce New York'ta uykuya daldığımı da biliyorum. Ve şimdi 2010'dayız ve ben on altı yaşındayım ve tekrardan The X Factor'deyim."

Bir duraklama oldu. Sonra, "Harry?"

"Evet?"

"Haklısın. Sana inanmıyorum."

Harry yarı sinirli bir kahkaha attı. "Evet, bunun için teşekkürler Gems."

"Sana inanmıyorum ve bunu daha sonra konuşuruz, tamam mı?" dedi. "Ama üzgün olduğunu duyabiliyorum, bu yüzden belki sana inanıyormuşum gibi yap ve sana o sahneye çıkmanda yardımcı olmak için ne yapabileceğimi söyle."

Cheryl'in şarkısı bitti ve Harry, Gemma'nın televizyonunun reklam arasına girdiğini duydu.

"Bilmiyorum." İç çekti. "Sadece- 'evet' demeden önce düşünmedim. Her şeyi berbat etmek istemiyorum ama aynı zamanda-" Sesini bir fısıltıya alçalttı ve itiraf etti, "Geri almak istemiyorum."

"H," dedi. "Her şey yoluna gidecek desem bana inanır mısın?"

Harry kafasını salladı. "Muhtemelen hayır."

"O zaman belki sen de benim sana inanıyormuşum rolü yapmam gibi bana inanmış rolü yapabilirsin?" diye önerdi Gemma. "En azından bunu yapabilirsin değil mi?"

Harry güldü, bu sefer daha içtendi ve tam cevap vermek üzereyken yüksek bir "İşte buradasın!" duydu.

Harry ürktü ve kafasını kaldırdığında Niall'ı kapının girişinde gördü. Etrafta koşuşturuyormuş gibi yanakları kızarmıştı.

"Hey, hadi dostum!" dedi. "Çıkma zamanı geldi. Liam çıldırıyor ve Louis iyice endişeleniyor. Hem burada ne yapıyorsun?"

"Hey Gems, gitmem gerek." dedi Harry telefona.

"Ben de sana bunu diyordum! Beni sonra ara."

"Tamam, evet." Harry telefonunu tekrar cebine koydu ve içeri Niall'ı takip etti.

***

"Tekrardan, bunda belirli bir sıralama yok." diyordu Dermot. Derin bir nefes aldı ve sonra devam etti. "Halkın oylarıyla gelecek haftaya geçen beşinci yarışmacı..."

Harry ellerini sıktı. Liam bir tarafında sıkı sıkıya duruyordu ve Zayn'in titreyen parmakları omzuna batıyordu.

"One Direction!"

Harry ürktü, gözleri büyüdü. Başarmışlardı, bir sonraki haftaya geçmişlerdi. Daha berbat etmemişti. Daha değil.

Zayıf bir vücut hızla ona çarptı. Harry gözleriyle sağa sola baktı ama kimse onları ayırmak için gelmiyordu ya da kimse onlara dik dik bakmıyordu ya da hatta kimse onlara aldırış bile etmiyordu aslında. Bu yüzden Harry Louis'ye sarılabildiği kadar sıkı sarıldı.


all over again || larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin