Amerikalı Mı?

451 62 19
                                    

"Belki de sadece gelecekten geldiysem bileceğim bir şey söylemem gerekiyordur." diye konuşmaya başladı Harry. Şov sonrası parti davetini geri çevirmişti ve X Factor evindeki salonlardan birindeki bir koltukta kıvrılmıştı.

"Şey, sana da merhaba H." dedi Gemma. "Tebrikler falan filan. Görünüşe göre hâlâ biraz hayal görüyorsun gibi."

Gemma'nın dediklerine rağmen Harry dudağının kenarının küçük bir gülümsemeye dönüşmesini durduramadı. 2018'deki ablası gibi duyuluyordu, sanki sekiz yıl tam tersine geçmemiş gibi.

"O zaman bana sadece senin bilebileceğin bir şey söyle Bay Zaman Yolcusu." diye devam etti.

"Tamam, pekala." Daha dik oturdu. "Profesörlerinden birisi- galiba doğal seçilim hocasıydı?- sana sadece dönemin ikinci yarısındaki bölümlere çalışmanı söyleyecek. Ama her şeyi yine de sınavda soracak. Bu yüzden bunu aklında tutmak isteyebilirsin."

"Bu geçen dönemdi." dedi Gemma, kuru bir şekilde.

"Oh."

"Ve bu yüzden neredeyse kalıyordum. Hatırlatma için teşekkürler."

"Üzgünüm."

"Um, pekala, bende daha iyisi var." dedi Harry, daha da düzgün oturarak. "O Eric denen çocukla çıktığını ama bir sır olarak sakladığını biliyorum. Altı ay devam edene kadar bana ve anneme söylemeyeceksin."

Bir duraklama oldu ve sonra "Herhangi bir Eric tanıdığımı bile düşünmüyorum." dedi.

Eğer bir sır olarak saklamak istese de aynı böyle derdi. Ama yalan söylüyor gibi duyulmuyordu.

Gemma ekledi, "Gerçi, sesin farklı geliyor."

"Biliyorum." Harry bir iç çekti. "Rezalet duyulmamın sebebi de oydu. Sanki boğazımda bir yabancının ses telleriyle uyanmışım gibi."

"Demeye çalıştığım o değildi."

Harry somurttu. "Ne demek istedin o zaman?"

"Sadece- bekle. Bir aksanla mı konuşmaya çalışıyorsun? Mesele bu mu?" diye sordu. "Lütfen beni gelecekte Amerikalı da olduğuna ikna etmeye çalışacağını söyleme."

"Amerikalı gibi mi konuşuyorum?"

"Hayır, çok değil." diye alay etti. "Sadece Oxford ya da Amerika aksanı yapmaya çalışıyorsun ama ikisinde de kötü bir performans gösteriyorsun gibi."

"Hey." diye itiraz etti Harry.

Ve sonra ön kapının hızla açıldığını ve birçok ayak sesinin eve girdiğini duydu. İnsanlar partiden dönmüş olmalıydı.

İç çekti ve kabullendi: "Son zamanlarda Amerika'da biraz zaman harcıyordum, galiba."

Çok fazla zamandı aslında. Turların arasında çoğunlukla Los Angeles'da yaşıyordu. Yeni yönetiminin ve kayıt stüdyosunun LA temelli olmasından bu mantıklı gelmişti. Ve çoğu yazarının ve ortak çalıştığı insanın orada olması da vardı. Louis'yle ikisinin kıtaları aralarında bölüştüğü sessiz anlaşmayı söylemiyordu bile. Harry palmiye ağaçları ve güneşli plajları olan kısmı almıştı.

"Ve," devam etti. "Yönetim bize pazarlama ve bütün o şeyler için daha az yerel duyulmamız gerektiğini söyleyip duruyordu. Daha iyi duyulmaya çalışmıyorum ya da her neyse..."

Bu talimatlar hiçbir zaman onu çok etkilemiş değildi. Sürekli hatırlatmaları gereken çoğunlukla Louis ve Niall'dı.

"Yönetim." diye tekrar etti Gemma.

"Lanet olsun Gems." dedi Harry. Yorgun bir şekilde koltuğa kendini attı ve karanlık odanın karşısındaki saate baktı. "Tamamen çıldırmadığımı bilmen için ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Sana yarın ne olacağıyla ilgili bile spoiler veremem. 25 Ekim 2010'da günlük haber niteliği taşıyan olaylarla tam olarak meşgul değildim."

"Daha çok küfür ediyorsun, o da var." diye ekledi Gemma yardımcı olmak ister gibi. "Bunu da pazarlama için mi yapmanı söylediler?"

***

Sonunda Zaman Yolcusu hikayesini ve kadının sorusunu paylaşıp açığa çıkarmıştı ve belki Gemma buna tamamen inanmıyordu ama en azından bu akşam onu akıl hastanesine göndermiyordu da. Ve belki burada ne yapıyor olması gerektiğiyle ilgili onlarca sorusu cevaplanmamıştı ama en azından konuşabileceği, acı verecek kadar tanıdık kız kardeşi vardı.

Bu, birileri endişelenmeye başlamadan kendini yatağa gönderecek kadar onun için yeterliydi en azından.

Harry ranzasına tırmandı, örtülerin altındaki oğlan öbeğini uyandırmamak için olabildiği kadar sakar olmamaya çalıştı. Ama yukarı çıktığında Louis, Harry'nin girmesi için çoktan yorganı kaldırıyordu.

"Ablanla uzun bir konuşma mı?" diye fısıldadı Louis.

"Üzgünüm. Beni beklemene gerek yoktu." dedi Harry. Louis sırt üstü yatıyordu ve Harry yüzünü Louis'nin çenesi ve göğsü arasına yerleştirdi. Louis kollarını onun etrafına sardı.

Louis yavaş ve yumuşak bir şekilde güldü, nefesi Harry'nin saçlarını dalgalandırdı. "Hazza, biliyorsun ev hasreti çekmek çok normal. Sen sadece on altı yaşındasın."

"Evet." diye katıldı Harry. Parmakları Louis'nin yanındaki kıvrımlarda gezindi, eski ve yıpranmış tişörtünün altında Louis'nin sıcaklığını hissedebiliyordu. Ev hasreti çektiği aslında bir yalan değildi. "İyi geceler Lou."

"İyi geceler Harold."

all over again || larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin