Az önce nişanlanmış olmamıza inanamıyordum.
Agah Ali'nin şartlarımı dinlemeyeceğine, bir şekilde tekrardan kavga edip birbirimize düşeceğimize ve bu konuşmanın her konuşmamızda olduğu gibi gözyaşıyla biteceğine neredeyse emindim. Ama düşündüğüm hiçbir şeyi yapmayıp beni dinlemesi beni gerçekten şaşırtmıştı.
Daha da şaşırtıcı olanı, dizlerinin üzerine çöküp evlenme teklifi etmesiydi.
Dün evlenmemiz gerektiğini söylemişti ama bunu o kadar kabaca, o kadar resmiyetten söylemişti ki bana gerçek bir evlilik teklifi edeceğini hiç düşünmemiştim. Agah Ali Erdemli'yi tanıyordum çünkü. O soru sormaz, sadece sonuca ulaşmak isterdi. Çevresindeki herkesin kafasındaki plana uymasını beklerdi. Uzun bir süre boyunca, ben de o insanlardan birisiydim. Sessizce, bir oyuncak gibi bir köşede durmuş ve beni hayal ettiği şekilde çekiştirmesine izin vermiştim. Artık vermeyecektim.
Ofisten birlikte çıktık, yan yana yürürken suratım asıktı ama aslında gerçekten yapmak istediğim şey, parmağımda duran güzeller güzeli yüzüğe hayran hayran bakmak ve bir genç kız gibi çığlıklar atmaktı. Tabi ki bunu ulu orta yapıp, Agah Ali'ye bu zevki vermeyecektim ama...
İçinde bulunduğumuz tüm duruma rağmen, bu adamı o kadar çok seviyordum ki onunla evlenecek olma fikri içime mutluluktan daha güçlü bir duygu serpemiyordu.
Asansöre doğru ilerlerken, karşıdan gelen Filiz'i gördüm ve göz devirme içgüdümle savaşırken, anında elimi uzatıp Agah Ali'nin elini tuttum. Agah Ali, henüz Filiz'i fark etmemişti, bu yüzden kafasını kaldırıp bana şaşkın şaşkın baktı. Filiz, tam karşımızda durup sanki on beş dakika önce birbirimize savaş baltalarımızı çıkaran biz değilmişiz gibi, bana tatlı tatlı gülümsedi. "Merhaba Işık'cığım, nasılsın?"
Ben de aynı şekilde gülümsedim. "Çok iyiyim." dedim, ona yalandan bile olsa nasıl olduğunu sorma zahmetine girişmedim. Filiz bakışlarını benden hızlıca ayırıp, Agah Ali'ye döndü. "Çıkıyor muydun?" dedi, iri gözlerini kırpıştırıp.
Agah Ali kaba sayılacak bir sesle, "Evet Filiz, ne vardı?" diye sordu sabırsızca. Bu ses tonu, ona bir anlığına şaşkınlıkla bakmamı sağlamıştı çünkü Filiz hakkında ne düşünürsem düşüneyim, Agah Ali ortağıyla bu ses tonuyla konuşacak bir adam değildi. Filiz, ses tonuna aldırış etmeden, "Toplantımız vardı ama..." dedi.
Agah Ali kaşlarını çatarak, "Toplantıyı bu sabah erteletmiştim, asistanımın sana bilgi vermiş olması gerekiyordu." dedi. "Şimdi, başka bir şey yoksa, nişanlımla halletmemiz gereken işler var."
Ben daha hiçbir şey söyleyemeden Agah Ali ilk bombayı patlatmıştı. Filiz'in suratı dehşetle kasıldı. Sanki Agah Ali ile nişanlanmamız, ona bir ihanetmiş gibi çarpılmış gözüküyordu. "Nişanlı mı?" diye sordu kısık bir sesle. O anda gülümseyerek elimi kaldırdım ve yüzüğümü gösterdim. "Evet! Biraz önce nişanlandık. Çok şanslısın, ilk öğrenen sen oldun!" diyerek güldüm. Ama Filiz'in suratında hiç şanslıymış gibi bir ifade yoktu. Tüh.
Ağzını birkaç defa açıp kapattı, sonra zorlukla, "Hayırlı olsun." dedi. Gülerek teşekkür ettim, tam o sırada asansör gelmişti. Agah Ali belimden tutup, "Hadi Işık." diyerek içeriye yönlendirdi. Son kez yüzük olan elimi kaldırıp Filiz'e, "Bay bay tatlım!" diyerek el salladım. Kapılar kapanırken, büyük bir zevkle dumura uğramış suratını seyrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)
RomanceHer masalın sonunda yakışıklı prens ve güzel prenses mutlu sona ulaşır, sonsuza dek mutlu yaşarlardı... Peki gerçekte iki mükemmel bir araya gelirse ne olurdu? Onlar için de bir mutlu son var mıydı? Agah Ali Erdemli, ailesinin güzel yuvası bir kadın...