"Anne!"
Taksiden kendimi attığım gibi, daha eve girmeden bahçede bağırmaya başladım. "Anne!" Bir elimi karnıma yerleştirip, büyük karnımın izin verdiği ölçüde büyük adımlar atarak kapıya ulaştım ve delirmiş gibi vurmaya başladım. Bilmem kaçıncı vuruşumun ardından kapı hızlıca açılmıştı, açan hizmetçi bana şaşkınlıkla baktı, "Işık Hanım?" Koca gözlerini üzerimde gezdirdi, "İyi misiniz?"
Kenara çekilmesini beklemeden omzuna çarparak içeriye girdim. İlerleyen hamileliğim yüzünden nefes nefese kalmıştım, yürüyecek dermanım bile kalmamıştı ama durup soluklanamazdım. Kalbim deli gibi atıyor, kendimi delirecekmiş gibi hissediyordum. Nasıl? Nasıl? Beynimde yalnız bu kelime yankılanıp duruyordu. Nasıl mümkün olabilirdi böyle bir şey?
Bir elim karnımda, diğer elim tırabzanlara tutunmuş, şu anda gözümde büyüyen merdiveni hızlı adımlarımla aşmaya çalıştım. Bu sırada hala bağrınıyordum, "Anne! Neredesin, anne?!" Arkamda, bana kapıyı açan genç hizmetçi hızlı adımlarla bana ulaşmaya çalışıyordu, diğerleri ise mutfaktan çıkmış, dehşetle benim delirmemi izliyorlardı. "Işık Hanım, düşeceksiniz, ne olur sakin olun!.. Asude Hanım!"
Sonunda ben bitap bir halde son basamağa ulaşmışken, annem kapıyı açtı ve odasından bir hışımla, kaşları çatık bir şekilde çıktı. Kızıl saçlarını geriye savurup, sabahlığının önünü bağlarken, "Bu ne hal Işık?" dedi, "Ne işin var burada? Niye bağırıyorsun deli gibi?"
"Bana... bana cevap... ver..." Bir elim tırabzandan destek alırken, derin derin nefesler alıp, nefesimi düzene sokmaya ve konuşmaya çalıştım, "Bir cevap istiyorum!" diyebildim.
"Ne cevabı? Işık, iyi değilsin sen.. Gel, odama-" Elini bana doğru uzatmıştı ki, koca karnımdan beklenmeyecek bir hışımla kendimi geriye doğru çektim. Öyle ki, dengemi sağlayamasam neredeyse merdivenlerden aşağı yuvarlanacaktım. "Dokunma bana! Bana cevap ver sadece!" diye çığlık attım gözlerimden akan yaşların arasından, "Doğru mu anne? Duyduklarım doğru mu?" Ağzımı birkaç kez açıp kapattım, soramamıştım bile. Alt dudağımı sertçe, kanatana dek ısırdım.
Henüz tamamlamadığım sorum karşısında annemden ne beklediğimi bilmiyordum.
Ama bana şaşkınca bakan kaşlarının açılmasını, derin bir nefes alıp, suratına o bildiğim, zehirli, duygusuz, başkalarıyla savaşırken yerleştirdiği ifadesinin yerleşmesini beklemiyordum. O ifadeyi gördüğüm an cevabı biliyordum. Biliyordum.
Ama asıl beklemediğim cümle, annemin ağzından bir anda çıkıverdi, "Agah Ali mi anlattı sana?" dedi rahatça.
Agah Ali mi... Kulaklarımı elime koyup, daha demin annemin ağzından çıkanları duymamış gibi davranmak, inkar etmek istedim. Agah Ali bana bunu yapmazdı. Herkes yapardı, Agah Ali yapmazdı. Agah Ali bana yalan söylemezdi! Söz vermişti. O sözlerini bozmazdı.
Çığlık atmak istedim. Hakaretler savurmak, hepsine, hepsine bela okumak istedim. Defolup gitmek, beni doğuran bu yabancı kadından uzaklaşmak, her şeyden, herkesten, kendimden bile uzağa gitmek istedim. Hiçbirini yapamadım.
Yere çöktüm. Tüm görüntüler buğulaştı. Ellerimi korumak ister gibi karnımın etrafına sarıp sarmaladım. Sadece o ve ben olalım istedim. Hiçbir şey düşünemiyordum. Yerimi yönümü kaybetmiştim sanki. Sağır olmuştum, dilsiz olmuştum. İhanet kalbimde bir ateş gibi yanıyordu.
Çınlayan kulaklarım bile deli gibi çalan kapıyı duyabildi. Birisi, az önce benim yaptığım gibi kapıyı yumrukluyordu, biraz sonra vurulma sesleri durdu. Yorgunca kafamı kaldırdım, büyük adımlarla, kararla merdivenlere doğru yönelen Agah Ali'yi gördüm. Tam merdivenlere doğru bir adım atmıştı ki, o da başını kaldırdı ve beni gördü. Bakışlarımız kesişti.
Mavi gözleri beni gördüğü an içinde yanan ateşi yitirdi. Soluk mavileriyle bana bir adım atmaya çalıştı, özür diler gibi, "Işık..." dedi. Anlamıştı. Gözlerimin içine baktığı an anlamıştı.
Konuşabilsem, ne ışığı Agah Ali? demek isterdim. Siz benim ışığımı söndürdünüz.
Zorlukla çöktüğüm merdivenlerden kalktım. İkisinin de suratını görmek dahi istemiyordum, ama onlar karşısında bu kadar savunmasız gözükmek istediğim en son şeydi. Merdivenlerden ağırca indim, Agah Ali'nin tam karşısında durdum. "Sır yok demiştin." diye fısıldadım sadece onun duyabileceği bir sesle. "Artık sır yok demiştin!"
"Işık..." Acıyla mırıldandı, "Özür dilerim! Ama beni dinlersen neden yaptığımı anlayacaksın.. Hadi sevgilim, evimize gidelim, orada konuşalım.."
Kafamı iki yana salladım.. Beni daha fazla kandırmasına izin vermeyecektim. Artık değil. Titreyen ellerimi kaldırıp, yüzüğümü koparır gibi parmağımdan çıkardım, elini tutup avucunun arasına bıraktım.
"Bitti!"
hasjsjds ben bu hikayeden aşk-ı memnu vibei almadan yapamıyorum sürekli bölüm sonlarında bağırmak istiyorum
ASUDE NEYİ İTİRAF EDECEK FİRDEVS HANIM???? AGAH ALİ İLE NE ALAKASI VAR!!!
ayyyy bu bölümlere gelmek için çokkk heyecanlıyım demek isterdim ama fark ettim ki ilerdeki her bölüm hakkında aynı ifadeyi kullanıyorum hahaha napiyim ya çok heyecanlıyım hemenn ilerlesin istiyorum keşke aklımdakileri pıt pıt hemen bilgisayara geçiren bir teknoloji olsa:(((
neyssee daha fazla konuşmayacağımmm sizce asude hanım ile agah ali'nin bildiği sır ne? ışık neden öğrenince bu kadar sinirlendi? hepsiii uzuuuuuunnn bir beklemenin ardından -çok da uzun değil üzülmeyin- açığa çıkacakkk
-amacım spoi vermek degil bu arada tabii kii, ama zaten prologda ısıgın hamileliği ve evlilik konusunu yazdığım içiiin bunu rahatça paylaşıyorum o yüzden of yazar sürprizi bozdu falan diye düşünmeyin, SÜRPRİZ YUMURTA GİBİ OLACAK BU HİKAYE NEREDEN NE ÇIKACAĞINI ASLA BİLEMEYECEKSİNİZ HAHAHAH
sizi seviyorummmm teorilerinizi benimle paylasmayı unutmayınnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)
RomanceHer masalın sonunda yakışıklı prens ve güzel prenses mutlu sona ulaşır, sonsuza dek mutlu yaşarlardı... Peki gerçekte iki mükemmel bir araya gelirse ne olurdu? Onlar için de bir mutlu son var mıydı? Agah Ali Erdemli, ailesinin güzel yuvası bir kadın...