bölüm yedi

17.3K 1.1K 304
                                    

Agah Ali, ertesi sabah Işık'tan erken uyandı.

Işık'ın göğsünde huzurlu bir şekilde uyuduğunu görünce gülümsedi, kızın göğsüne ve yastığa saçılmış uzun, sarı saçlarını şefkatle sevdi. Dünkü akşam yemeği sayesinde, Işık'ın uzun süredir görmediği gülümsemesini, kahkahasını duymuş ve kadının gülen suratını ne kadar çok özlediğini anlamıştı. Son günlerde kavga etmekten başka bir şey yapmıyorlardı, ama dünkü yemek sayesinde ikisinin de omuzlarından bir yük kalkmıştı sanki.

Işık'ı sürekli böyle yemeklere çıkarmak o da istiyordu tabi ki.. Gece gündüz onunla birlikte olmak, birbirlerine ait olduklarını tüm dünya görsün istiyordu. Bir aile yemeğinde Işık'a uzaktan bakmak istemiyordu mesela. Işık'ı rahatça dansa kaldırabildiği, kalabalık bir ortamda ona rahatça sarılabildiği için kardeşinin suratını yumruklama hissini istemiyordu.

Önceleri, Işık'ın yaşı ona göre küçük olduğu için gerilmişti.. Aralarında sekiz yaş fark vardı, belki normal zamanlarda olsalar bu büyük bir fark değildi ama ilişkilerine başladıklarında Işık 18 yaşındaydı, Agah Ali ile 26. Uzunca bir süre bu yüzden kendini pis bir sapık gibi hissetmiş, kendinden tiksinmişti zaten. Üstelik onlar birbirlerini hiçbir zaman öyle görmeseler bile, insanlar onlara hep üvey kardeş gözüyle bakıyorlardı ki bu kelime Agah Ali'nin içini kaldırıyordu. Işık onun kardeşi değildi. Hiç olmamıştı. Hiç olmayacaktı. Işık onun sevgilisiydi, sevdiği kadın, hayatını birlikte geçirmek istediği tek insandı.

Uzun bir zaman sonra ilk defa, Agah Ali'nin içinden bir umut yükseldi. Işık'ın uykusunda bile parıldayan suratına, uzun kirpiklerine bakarken ağırca gülümsedi. Belki artık gölgelerde saklanmak zorunda değillerdi? Belki bir şekilde, onlar da normal insanlar gibi ilişkilerini açık alanlarda korkmadan, çekinmeden yaşayabilirlerdi? Dün akşam Işık'ın tanıdık birileri onu görür mü korkusuyla etrafına endişeyle bakması adamın kalbinde o kadar yer edinmişti ki.. Bu kadına olan sevgisinden şüphesi mi vardı? Elbette ki yoktu. O zaman neden elinden tutup herkesin ortasında ona olan aşkını ilan etmeyecekti? Ne vardı ki onları tutan?

Zavallı annene ne diyeceksin? dedi içinden yükselen zehirli ses. O kadından çektiği yetmezmiş gibi, bir de kızını mı çıkaracaksın karşısına?

Adamın suratındaki gülümseme silindi. Çenesini sertçe sıktı, kafasındaki bu düşünceler bir gün deli edecekti onu. Işık, ki kendisi hayatında tanıdığı en naif, en merhametli, şefkatli ve sevgi dolu kadınken annesinin karşısına sevdiği kadını gururla çıkaramayacak olmak mahvediyordu adamı. O kadın yüzünden. Asude yüzünden!

Olaylar ilk yaşanırken, Ecmel henüz küçük bir çocuk ve Nil ile Fırat'da yalnızca kendi acılarıyla başa çıkabilecek ergenlerken, her şeyi yakından gören kişi Agah Ali olmuştu. Annesi ihanetin acısıyla günlerce yemeden içmeden kesilip zapzayıf kaldığında ve yaşadığı bu acı sağlıklı düşünmesini engelleyip, kendi canını almaya kalkıştığında onu bulan Agah Ali olmuştu. Biricik annesinin, hayatı boyunca güler yüzlü, yardımsever, hiç kimseye bir zararı dokunmamış annesinin o zemindeki yarı ölü halini hatırladığında hala içi ürperiyordu. Annesini kolları arasında hastaneye götürmüş, kaskatı kesilmiş bir halde, kimseye haber veremeden saatlerce koridorda beklemişti, ölecek korkusuyla.. Doktor çıkıp annesinin yaşadığını ama büyük ihtimalle bir daha asla yürüyemeyeceğini söylediğinde bir taraftan şükürler ederken, bir taraftan içi kan ağlamıştı. Annesinin tüm tedavisinde oradaydı. İki ay boyunca hastanede kalmak zorunda kalan kadına tıpkı bir bebek gibi bakmıştı. Yirmilerinin başında genç bir adamdı ve tüm yaşıtları eğlenceden eğlenceye koşarken Agah Ali aylarca bir hastanenin rahatsız, soğuk odasında uyumuş, annesiyle ilgilenmişti. Kadın biraz olsun iyileşmiş bir halde hastaneden çıktığında bu defa tüm İstanbul, Asım Bey'in evlilik haberiyle sarsılmıştı. Hiç utanmadan, annesine yaptıklarını hiç umursamadan evlenmişlerdi, utanmadan annesinin evine, annesinin odasına yerleşmişti..

BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin