bölüm sekiz

14.9K 1.1K 247
                                    

"Işık?"

Birkaç metre ilerimde duran mavi gözler, dehşet içinde beni ve kolları arasında durduğum adam izlerken, hiçbir uzvum hareket edemiyordu. Kendimi Agah Ali'den uzaklaştıramıyor, kollarını üzerimden çekip atıp, dudaklarımı aralayıp tek bir kelime bile söyleyemiyordum. Bana şok içinde bakan mavi gözler beni etkisi altına almıştı sanki, donakalmıştım.

Sonunda, aramızda şoktan sıyrılıp kendine gelen ilk insan Agah Ali oldu. Benden birkaç adım uzaklaşıp, kapıda duran kişiye birkaç adım yaklaştı. "Ecmel," diyerek kardeşinin ismini söyledi, yumuşak bir tonda, "Dinle.."

Ecmel, "Neyi dinleyeyim?" diye bağırdı olduğu yerde tek ayağını yere vururken. Beni kendime gelen şey, onun bağırması olmuştu. İrkilerek olduğum yerde zıpladım, "Siz... siz ne yapıyorsunuz burada? Birlikte..." Ecmel, son kelimeyi suratını buruşturarak söylerken ben yok olmak, yerin en dibine girmek istedim. "Nasıl?!" diye tamamladı cümlesini. Onun da ne diyeceğini, ne tepki vereceğini bilemiyormuş gibi bir hali vardı ama gözlerindeki tiksinen, dehşet dolu bakıştan vardığı yargıyı anlamıştım. İşte, en çok korktuğum şey başıma gelmişti. Ecmel, en yakın arkadaşım, kız kardeşim, ilişkimize o kadar çirkin bir açıdan bakıyordu, o kadar berbat bir anda öğrenmişti ki, gözlerinden anlayabiliyordum bunu. Öne çıkıp, "Öyle değil." demek istedim. "Ecmel, kötü hiçbir şey yok burada. Biz birbirimizi seviyoruz. Ben abini senelerdir seviyorum." Ama hiçbirini söyleyemedim. Sadece öne doğru yarım yamalak bir adım atıp, titrek bir sesle, "Ecmel.." diyebildim.

Ecmel o anda sesimi duyup gözlerini bana çevirdi. Sanki benim burada olduğum aklına yeni gelmişti, az önce Agah Ali'ye öfke içinde bakarken bana dönen gözlerindeki bakış soluklaştı, yerini hayal kırıklığı aldı. Bu bakışlarla birlikte anında gözlerim dolarken, tekrardan ismini söyledim, "Ecmel, bir dinle, ne olur.."

Elini kaldırıp beni susturdu. "İstemiyorum!" dedi tek nefeste, "Dinlemek istemiyorum! İkinizi de bir süre görmek istediğimi sanmıyorum.." Bana son bir bakış atıp, kafasını iki yana salladı ve odadan bir fırtına gibi çıktı. O an kendime geldim, Ecmel'i kaybetmek üzereydim. Bana şu an ne kadar öfkeli olduğu, ne kadar şaşkın olduğu umurumda bile değildi, arkasından koşup, konuşmak ve ona her şeyi en başından anlatmam lazımdı. En başında yapmam gerektiği gibi. Bana kızsa da, bağırsa da, bunu benden duyması gerekiyordu. Hızlı adımlarla kapıya doğru uzanmıştım ki, Agah Ali kolumdan tutup beni durdurdu, "Işık, dur."

"Duramam!" diye patladım. "Agah Ali, gitmem.. gitmem lazım, ona her şeyi anlatmam lazım. Bize nasıl baktığını görmedin mi? Her şeyi yanlış anladı! O.. o bizim aramızda olanları bilse, anlasa böyle tepki vermez. Onunla konuşmam lazım!"

"Işığım, dur, lütfen!" Koca ellerini yanaklarıma koyup ona bakmamı sağladı. Bana şefkatle bakan mavi gözleri bile içimi rahatlatmaya yetmiyordu. Şu anda ihtiyacım olan tek insan Ecmel'di. Sadece onunla konuşmak istiyordum. İçimdeki pis ses, seninle bir daha asla konuşmayacak, diye zehirli bir tonda fısıldadı. "Ona biraz zaman ver, tamam mı? Ecmel'i biliyorsun. Şu anda şaşkın, belki de sinirli.. Şu an ona ne anlatsan anlamayacak, sözleriyle kalbini kıracak belki.. Lütfen, biraz zaman ver ona."

Kafamı iki yana sallarken gözyaşlarım yanaklarıma doğru süzülüyordu. Ağlayarak, "Benden nefret ediyor!" dedim. Agah Ali, "Işık.." diyerek bana sarıldı, kafamı göğsüne gömüp ağlarken saçlarımı okşadı, "Senden nefret etmiyor. Sadece şaşırdı.." Biraz sonra, burnumu çekerek Agah Ali'nin göğsünden ayrıldım. Ecmel'in bizi basmasının ardından kapı hala açıktı, ve şu anda en son istediğim şey Agah Ali'nin göğsünde ağlarken Fırat'a yakalanmaktı. "Gitmem lazım.." dedim sessizce, "Fırat beni böyle görmesin."

BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin