Yorgun ve bitik bir halde, apartmanın bahçesine girmiş, çantamdan anahtarlarımı alıyordum ki başımı kaldırdığımda gördüm onu.
Merdivenlerde çökmüş bir halde oturuyordu. Suratında hiçbir ifade yoktu. Onu gördüğümde, kendimi durduramadan ilk düşündüğüm şey ne kadar yakışıklı olduğuydu. Gür siyah saçları, koyu mavi gözleri, keskin surat hatlarıyla gözlerimin gördüğü en güzel adamdı. Ve üzerindeki takım elbise ile, orada oturmasının ne kadar anlamsız durduğu. Önüme düşürdüğüm bakışlarımla, ona hiç odaklanmadan yanından yürüyüp geçtim. Arkamdaki ayak seslerinden, beni takip ettiğini biliyordum. Hiçbir şey söylemeden beni takip edip, evime girmesine izin verdim. Agah Ali Erdemli'yi, istediğini almadan gitmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordum.
Onu gören köpeğim, delirmiş gibi üzerine atılırken Agah Ali'nin sessiz gülümsemesini duydum. Dolly'yi kucağına alıp, kızımın suratını yalamasına izin verdi. Onu hiç umursamıyormuş gibi, çantamı bir kenara koydum ve koltuğa çökerek oturdum. Beni uzun bir süre rahat bırakmayacağını biliyordum.
Beklediğim gibi, sessizce geçen kısa bir sürenin ardından, yaslandığı yerden, buz gibi bir sesle konuştu Agah Ali, "Bana neden söylemedin?"
Bir an donakaldım. Ama uzun sürmemişti, alayla kendi kendime güldüm. Aptal ben. Gerçekten ondan uzun bir süre bir şey saklayabileceğime inandığım için aptal olmalıydım. "Sana kim söyledi?" diye sordum.
"Soruma cevap ver!" diye, kontrolünü kaybetmesine çok az bir süre kaldığını haber veren sesiyle hırladı. "Bana neden söylemedin?"
Bu kavgadan dolayı şimdiden yorgun hissederek, koltuğun arkasındaki şalı omuzlarıma örtüp, Ne fark eder?" diye sakince sordum.
"Ne mi.." Dolly'nin korkudan yerinde zıplamasına neden olacak kadar gür bir sesle, öfkeyle kükredi; "Karnında benim çocuğumu taşıyorsun sen! Ne fark eder, ne demek?!" Ellerimi kulaklarıma götürüp, kafamı eğdim ve küçük bir çocuk gibi, karşımdaki büyük adamın beni azarlamasına izin verdim.. "..bu sorunu hemen çözeceğiz. Evleneceksin benimle."
Gözlerimi dehşetle açıp, son cümlelerini yakalayarak delirmiş gibi baktım ona. "Sen kafayı mı yedin? Ne demek evlilik?"
Asıl deliren benmişim gibi kibirli bir bakış attı bana, "Çocuğumun evlilik dışı doğmasına izin veririm mi sandın?"
Karnımda biriken öfke ve hayal kırıklığına kanmamaya çalıştım. Hala sorunlarımızı çözmeye çalışmamızı önermiyordu. Özür dilemiyor, beni sevdiğini söylemiyordu. Onun kahrolası bir iş anlaşmasıymışım gibi beni değerlendiriyor, derhal evleneceğimizi buyuruyordu. "Tabi bununla birlikte kariyerinde değişikliğe gitmeni de öneririm Işık. Karnında benim bebeğimi taşırken podyumlarda yürüyemezsin."
Söyledikleri beni tokat atmış gibi sarstı. Aklıma gelenlerle ona şaşkınca baktım, "Bilerek yaptın.." diye mırıldandım. "Bilerek hamile bıraktın beni!" diye suçladım onu. "Sözüne geleyim diye, mankenliği bırakayım diye yaptın! Kazanan taraf sen olasın diye yaptın! Seni.. seni adi herif!" Ayağa kalkıp, tüm gücümle göğsüne bir yumruk attım. Pislik, sarsılmamıştı bile. "Kontrol manyağı!"
Bileklerimi tuttu, bana mavilerinde biriken öfkeyle baktı, "Saçmasapan konuşma!" dedi sıktığı dişleri arasından. "Hiçbir şeyi bilerek yaptığım yok benim. Ama madem olmuş, ikimiz de katlanacağız sonuçlarına," Bana gözlerinden geçen acıyla baktı, "Çok mu ağrına gitti benimle evlenme fikri?"
Onu itip, bileklerimi serbest bırakmasını sağladım. İkimizin de canını acıtacak o kelimeleri savurdum öfkeyle, "Hadi nefret ettiğin mesleğimden kurtuldun bir şekilde.. çok merak ediyorum, annem için planın ne?" Agah Ali, ona vurmuşum gibi bir adım sarsılırken, alayla baktım ona, "Kimin kızıyım ben, unuttun mu Agah Ali? Aileni mahveden kadının kızıyım ben!Nasıl sindireceksin bunu içine? Fahişe dediğin kadının kızıyım ben! Unutacak mısın bunu? Annemin kim olduğunu unutacak mısın?" Onun canını acıtmak isterken, kendiminkini daha çok yakmıştım. Unutmayacaktı. Son görüşmemizde yaptığı gibi, her kavga edişimizde, her tartışmamızda suratıma vuracaktı hatta.. Aynı annen gibisin.
"Sus! Sus, yeter!" Delirmiş gibi, iki adımda yanıma gelip bu defa güçle, canımı acıtarak sıktı bileklerimi. "Bundan sonra bizim tek gerçeğimiz var Işık.. o da karnına taşıdığın bebek!" Sahte olduğu bin kilometre öteden belli, korkutucu bir gülücük yerleştirdi yüzüne, "Gelinliğini seçmeye başlasan iyi olur müstakbel karıcığım. Evleniyoruz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)
RomanceHer masalın sonunda yakışıklı prens ve güzel prenses mutlu sona ulaşır, sonsuza dek mutlu yaşarlardı... Peki gerçekte iki mükemmel bir araya gelirse ne olurdu? Onlar için de bir mutlu son var mıydı? Agah Ali Erdemli, ailesinin güzel yuvası bir kadın...