"Agah Ali, neden bahsettiğini anlamıyorum-"
"Sakın!" diye kükredim suratına doğru. "Sakın yalan söylemeye cesaret etme bana! Her şeyi biliyorum. Cihangir'in Işık'ın babası olduğunu biliyorum!" Sabaha kadar düşünüp durmuştum. Sabaha kadar bunun bir yalan olması, o lanet adamın bunu uyduruyor olması için dualar etmiştim ama böyle bir şeyi neden uyduracaktı ki? Cihangir Kılıçlar toplum tarafından sayılan ve sevilen, nüfuzlu bir adamdı. Yıllardır evliydi ve çocukları vardı. Eğer Işık onun gerçekten kızıysa, bu Asude ile evliyken bir ilişki yaşadığı anlamına gelirdi ki bunun duyulması onun tüm hayatını mahvederdi. Bundan hiçbir çıkarı yoktu. Ayrıca Asude'nin ne kadar yalancı, ne kadar iğrenç bir kadın olduğunu biliyordum. Ama asla kızının babası hakkında yalan söyleyebileceğini düşünmezdim.
Ona tiksinerek baktım, "Nasıl bir kadınsın sen?" diye tükürür gibi konuştum. "Nasıl iğrenç, nasıl kirli bir yılansın? Hayatının her kısmı yalanlarla, entrikalarla dolu! Bunu öz kızına, Işık'a nasıl yapabildin? Nasıl öz babasını sakladın ondan? Senelerce ölmüş bir babanın yasını tuttu senin kızın!" diye bağırdım, kimin duyacağı umurumda bile değildi.
"Hiçbir şey bildiğin yok senin," dedi duygusuz bir ifadeyle. Reddetmiyordu bile. Öylece kabulleniyordu. Aklım almıyordu, böyle büyük bir konuda nasıl yalan söyleyebilirdi? Işık'ı nasıl senelerce kandırabilirdi? Çenesini nefretle sıktı, "Cihangir mi anlattı bunları sana? Aptal adam! Senelerdir sustu, konuşmak için seni mi buldu?!"
Artık lafı çarpıtmasından sıkılmıştım. "Konuş," dedim öfke içinde. "Konuş Asude. Her şeyi anlatacaksın. Bu defa sıfır yalanla. Yoksa yemin ederim, senin hikayeni dinlemeden koşarak gider, Işık'a her şeyi anlatırım.. hoş, şimdiye kadar yapmam gereken buydu. Ama o zehirli dilinle ne yalanlar sıkacağını merak ettim!"
Asude, yolun sonuna geldiğini ve benden kaçışı olmadığını anladığında makyaj masasının önündeki sandalyeye çökerek oturdu. Birkaç kez kirpiklerini kırpıştırdı, gözleri dolmuştu ama bu gerçek bir tepki mi, yoksa beni etkilemek için klasik yalanlarından biri miydi, emin olamıyordum. Umurumda da değildi. "18 yaşındaydım," diye anlatmaya başladı. "Kılıçların evinde hizmetçi olarak çalışıyordum. Babam senelerdir onların bahçıvanı, annem de onların aşçılarıydı. O evde doğmuş sayılırdım. Hemen yanlarındaki müştemilatta yaşıyorduk," Hafifçe gülümsedi, gözleri uzaklardaydı. Karşısında ben olduğumu bile unutmuş gibi gözüküyordu. Tamamen hikayesine dalmıştı, ama benim gözlerim dikkatle onun üzerindeydi. En ufak bir yalan söylese, anlayacaktım. "Cihangir benden birkaç yaş büyüktü.. Çocukluktan beri aşıktım ona. Önceleri çocukluk aşkı olarak başlamıştı, ama büyüdükçe aşkım da benimle birlikte büyüdü.." Bana kısa, memnuniyetsiz bir bakış attı, "Işık'ın sana olan aşkı gibi. Onunla yatıyordum, onunla kalkıyordum. O kadar yakışıklı, o kadar kibardı ki! Sonra o da beni fark etti." Hülyalı bir bakış yerleşti gözlerine; Asude'de daha önce hiç görmediğim bir bakış. Gerçekten aşık mıydı Cihangir'e? "İlişkimiz kısa bir süre sonra başladı. Kaçak göçek, herkes uyuduğunda görüşüyorduk. Bu ilişkinin bir sonu olmadığını görmemiz gerekirdi ama o kadar genç, o kadar saftım ki her gece yatarken düğün hayalleri kuruyordum," Burnundan bir hıh sesi çıkardı. "Sanki koskoca Kılıçlar ailesi bir hizmetçiyi gelin alırlarmış gibi! Bunu kendilerine yedirebilirlermiş gibi! Bir gün Cihangir'in annesi anladı ilişkimizi. Koşarak babasına yetiştirdi, onun babasından da benim babama.." Suratı buruştu, kafasını iki yana salladı, "Daha önce babamdan hiç o kadar çok dayak yememiştim. Öldürecek sandım beni." Engel olamadan suratımı buruşturdum. Asude'den zerre haz etmiyordum ama yakında ben de baba olacaktım, çocuğuma herhangi bir şekilde elimi kaldırdığımı hayal dahi edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)
RomanceHer masalın sonunda yakışıklı prens ve güzel prenses mutlu sona ulaşır, sonsuza dek mutlu yaşarlardı... Peki gerçekte iki mükemmel bir araya gelirse ne olurdu? Onlar için de bir mutlu son var mıydı? Agah Ali Erdemli, ailesinin güzel yuvası bir kadın...