bölüm on yedi

15.4K 1.1K 126
                                    

Ertesi gün, sabahın köründe mide bulantısıyla uyandıktan sonra zencefil çayıyla midemi yumuşatmaya çalışırken kapı çalındı.

Gelen Ecmel veya Agah Ali olmalıydı. Dolly benden önce heyecanla kapıya koşup hoplayıp zıplarken, ona gülerek baktım ve kapıyı açtım. Kapıdaki beklediğimin aksine Ecmel de Agah Ali de değildi, tanımadığım genç bir adamdı. Elinde bir buket çiçek ve bir kutu vardı. "Işık Saçan?"

"Evet, benim."

"Burayı imzalayabilir misiniz?" Gösterdiği yeri imzalayıp, beyaz orkideleri ve kutuyu elime aldım. Teşekkür ederek kapıyı kapattım ve çiçeklerin güzel kokusunu içime çekerek salona gidecektim ki kapı tekrardan çaldı. Bu defa gelen Ecmel'di. "Günaydın güzel anne!" diye gülümseyerek içeriye girmişti ki, elimdeki çiçeklere şaşkın şaşkın bakarak duraksadı. "Bu ne güzel bir karşılama böyle.. Kim yollamış?"

Kapıyı kapatıp, omuzlarımı silktim ve birlikte salona doğru ilerledik. Çiçeklerin arasında bir de not vardı, notu elime aldım. "Bu sabah dünyanın en güzel kadınının bebeğimi taşıdığını düşünerek uyandım. Günaydın sevgilim."

Aptal aptal gülümsemeden edemedim. Agah Ali'nin kaba bir adam olduğunu söylemeye çalışmıyordum ama hiçbir zaman jestlerin adamı da olmamıştı. Özel günlerimizi asla unutmazdı, hep beni mutlu edecek hediyeleri olurdu ama durduk yere çiçekler yollayacak bir adam değildi. Bunu gönlümü almak için yaptığını anlayabiliyordum. Kalbimdeki kırıkların çiçekle, hediyeyle geçmesi mümkün değildi ama güzel bir başlangıçtı. Ecmel bir anda uzanıp kartı elimden çekene dek aptalca sırıtmaya devam ettim, kartta yazanları okudu ve gözlerini devirerek suratını buruşturdu. "İlişkinize desteğim tam biliyorsun ama... ıyy! Sana böyle güzel şeyler yazan kişinin abim olduğu gerçeği midemi bulandırıyor!"

Bu defa suratını buruşturan ben oldum. Elimi karnıma götürüp, ona dik dik baktım. "Şu anda bana mide bulantısından bahsetmek istediğine emin misin?" Kıkırdayarak dudaklarına fermuar çekermiş gibi yaptı. "Tamam, tamam, özür dilerim. Dikkat, hamile var!"

"Eee, kutuda ne varmış? Açsana! Açsana!"

Uzanıp kutuyu açtım. Kutunun içindeki pembe kağıdı çekip, içindeki küçük kumaş parçasını elime aldım ve bunun küçük, pembe bir bebek zıbını olduğunu gördüm. Üzerinde 'annesinin kızı' yazıyordu. O kadar küçüktü ki, bunu bir insanın giyebileceğine inanmak neredeyse imkansızdı. Zıbına bakarken gözlerim doldu. Ecmel, "Yaa!" nidasıyla zıbını elimden alıp göğsüne bastırdı, "Ya inanmıyorum Işık, bu ne! Allah'ım, bunu benim yeğenim mi giyecek şimdi?!" Kutunun içinde bir not daha vardı. Uzanıp elime aldım.

"Umarım bir kızımız olur. Annesi gibi güzel, güçlü, merhametli. Sen benim hayatımı aydınlattın Işığım, bebeğimiz de senin hayatını aydınlatsın."

Gülümseyerek derin bir iç çektim. Elimi karnıma götürüp ovaladım. Agah Ali'nin aksine, ben onu bir erkek olarak hayal ediyordum. Kapkara saçlara, keskin masmavi gözlere sahip babası gibi güçlü bir erkek çocuğu. Ama aslında benim için de, Agah Ali için de cinsiyeti hiç önemli değildi. İkimizin de tek dileği onun sağlıkla doğmasıydı. Gözlerim yine dolmuştu ama bu defa duygusal anımı uzatamadan, Ecmel araya girdi, "Ay, tamam bak beni de ağlatacaksın artık! Yeter sabah sabah. Neredeyse buraya neden geldiğimi unutuyordum.." Bana tatlı tatlı gülümsedi, "Merhaba Işık Hanım, ben Ecmel Erdemli. Sizin yeni gelin asistanınızım."

BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin