bölüm dört

17.9K 1.2K 92
                                    

Göz kapaklarımın ardından giren güneş ışıklarıyla araladım gözlerimi.

Kısık bakışlarım, dün gece soyunurken dağıttığım odamda gezinirken yattığım şeyin, rahat yatağım olamayacak kadar sert bir şey olduğunu fark ettim ve başımı kaldırdığımda, Agah Ali'nin burada olduğunu ve neredeyse tüm vücudumla onun üzerinde uzandığımı gördüm.

Dün gece yatarken yanıma geldiğini, arkamdan bana sarıldığını hissetmiş ama rüya gördüğümü düşünmüştüm. Uyandığımda Agah Ali'yi göreceğim hiç gelmemişti aklıma. Biraz doğrulup, dizlerimi kendime çektim ve başımı dizlerime yaslayıp, uyuyuşunu izledim. İlk birlikte olmaya başladığımız zamanlarda, her şey bana aşık beynimin bir oyunu gibi gelirken, birlikte kaldığımız sabahlarda ondan önce uyanır ve bunun bir rüya olmadığını anlayana dek Agah Ali'yi seyrederdim. Kulağa belki sapık ve acizce gelebilirdi, ama ona olan sevgim bu kadar yoğundu işte.

Çok güzel bir suratı vardı. Ona bunu söylesem alaya alır, belki şakayla karışık kızardı ama öyleydi. Çok güzel bir adamdı Agah Ali. Yüz hatları çok sertti, uyurken bile kaşları çatık ve çenesi sıkıydı ama bu güzelliğinden bir şey kaybettirmiyordu. Güzelliği sadece bedeni ya da yüzüyle de sınırlı değildi, çok güzel bir kalbi vardı Agah Ali'nin. Evet, bazen çekilmez ve kaba bir adam olabiliyordu, onunla kısa bir zaman geçiren de ukala, sert ve soğuk bir adamdan ibaret olduğunu düşünebilirdi ama ne kadar kibar bir kalbi olduğunu biliyordum ben. Buna defalarca şahit olmuştum.

Ona hala biraz öfkeli olsam da, burada olduğu için neşeyle iç çektim ve kendimi durduramadan, yanağına bir öpücük kondurup kalktım yataktan. Önce kısa bir duş alıp, şortumu ve badimi giydikten sonra Dolly'yle biraz ilgilenip, ona mamasını verdikten ve bahçeyi açtıktan sonra mutfağa ilerledim. Mutfakta zaman geçirmeyi, yemek yapmayı seviyordum. Annem yemek olayından hiçbir zaman hoşlanmamıştı, bu yüzden ikimiz tek yaşarken ben bir şeyler hazırlamaya çalışırdım. Şimdi kendime ait bir evim varken, boş zamanlarımı mutfakta geçirmek benim için eğlenceli bir aktiviteydi.

Kahvaltılıkları masaya dizip, Agah Ali'nin sevdiği gibi peynirli omleti hazırlarken ve dudaklarımın arasından bir şarkı mırıldanırken, belime dolanan kalın kolları gördüğümde bir an irkildim, o kalın kollar beni arkamdaki sert bedene çekti ve boynumda Agah Ali'nin nefesini hissettim.

"Lezzetli kokuyor," diye mırıldandı, burnunu boynumda gezdirirken. Kıkırdayıp, "Peynirli omlet yapıyorum." dedim.

"O da lezzetli kokuyor tabi," diyerek cevap verdi, bu cevap gülmemi sağladı. Dudaklarını boynuma bastırıp, elini belimden yukarı çıkardı ve ince badimin üzerinden sutyensiz göğsümü avucu arasında sıktı, inleyerek kafamı geriye attım. Kalçalarıma bastırdığı sertliğini hissedebiliyordum. Eli, badimin önünden içeriye girerken bir anda kendime gelip, onu kalçalarımla biraz geriye ittim. Omletin altını hemen kapatıp, "Kahvaltı vakti!" dedim, tiz bir sesle. Tenim az önceki dokunuşların etkisiyle yanıyordu ve sesim, haftalardır susuz kalmışım gibi çıkmıştı.

Agah Ali bu halime gülerken, sessiz kalıp masaya oturdu. Omleti tabaklarımıza koyduktan sonra iyice demlenen çayı da bardaklarımıza koyup yerime oturdum. Birbirimize kısa bakışlar atarak kahvaltımızı yapmaya başladık, en sonunda Agah Ali onaylamayan bir ses çıkardığında başımı kaldırıp şaşkınca ona baktım. Kaşları çatıktı. "Kuş kadar yiyorsun Işık!" dedi azarlayan bir sesle. Eline bir kızarmış ekmek alıp üzerine bolca yağ ve bal sürüp, ağzıma götürdü. "Aç ağzını." dedi taviz vermez bir sesle, söylenerek, "Minicik kalmışsın, avucumu bile doldurmuyor belin!" diyerek kızdı.

BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin