Final Part 1

416 12 0
                                    

Tuna Bey'
"Emre Nesirova! Bu malları saklamaya kızının ve senin canın değecek mi sence?" Kan dolu ağzıyla önüme tükürdü.
"Tuna. Yemin ederim ki seni öldüreceğim. Helen'in kılına bile dokunamazsın" bunu söylerken bile devrilip,öksürüp duruyordu. Lanet herif! Sanki bize yaptıklarını unutmuş gibiydi. Kızının bir suçunun olmaması umrumda değildi. Bunun intikamını en acı şekilde alacaktım.

Ekin'
"Efendim,Jason kızı getirmiş." gözlerimi bunu Tuna'ya söyleyen Berk'e çevirdim. Hayır. Jason'ın bunu yapmaması gerekiyordu. Ölürdü.
"Kızın bir suçu yok Tuna" Tuna intikam hevesiyle dolmus olan gözlerini bana çevirdi. İçindeki psikopatlığı görebiliyordum. Adi herif!
"Umrumda mı?" diye bağırdı. Daha sonra tekrar kollarını iki yana açarak
"Umrumda mı?" Üzerine atlayıp ona bir yumruk attım. Ard ardına yumruklar..
"Kıza. Bir şey. Olmayacak."
"Ne o Cevatzadeler'in sert çocuğu aşık mı olmuş?"
"Hayır. Ama katil olmasını ister gibisin!" İt sürüsü gibi dizilmiş olan adamları beni onun üzerinden aldıklarında hepsini geriye savurup
"Helen'e dokunan dahi olursa tek bir parçasını bile bulamazsınız."
"İçeri getirin" dedi Tuna. Emre'ye bir tekme daha savururken.
Helen'i itekleyen Jason'ı gördüm. Korkmuştu. Ama güçlüydü. Beyaz elbisesi kanlar içindeydi. Saçı makyajı dağılmıştı. Böyle bile çok güzeldi.
"Baba!" babasının yanına koştuğunda bakmamak için kafamı çevirdim. Bunun olmaması gerekiyordu.
"Baba! İyi misin? Konuşsana!" Konuşamazdı. Ölümüne bile az kalmıştı. Helen'in hala beni görmediğini anlamıştım. Gözlerini Tuna'ya çevirdiğinde
"Ne yaptınız ona? Neden yaptın! İstediğin neyse bulur veririm. Bırak lütfen.. Lütfen!" Ağlıyordu. Ağlıyordu. Ağlıyordu. Tekrar sessizce 'lütfen' diye fısıldadı. Jason'ın bana baktığını gördüm.
"Helen hadi"
"Ne hadisi! Ne! Babamı böyle mi bırakacağım! Bırakın onu! Bırakacaksınız. Polisi ararım. Buradan canlı çıkarsam hiçbirinizin peşini bırakmam.!" Jason tekrar. "Helen!" Diye bağırdı. Adamlardan biri Helen'i sertçe çektiğinde. Kızı tuttum. Göğsümü yumrukluyordu. Hala bakmıyordu yüzüme. Karnından tutup kaçmasını engelliyordum. Yüzünün bana dönük olmaması daha iyiydi. Uzun elbisesinin ona zorluk verdiği belliydi. Tuna nihayet konuşmaya başladığında
"İkinizin de canlı çıkacağını söylememiştim zaten"

Jason'
"İkinizin de canlı çıkacağını söylememiştim zaten" Ekin sıkıca tuttuğu Helen'i yere savurup Tuna'nın yanına ulaştı. Helen sürünerek babasının yanına ulaştı. Bense öylece izliyordum. Karışmaya gücüm yoktu. Helen'in buraya gelmek isteyeceğini biliyordum. O yüzden haber vermeye gitmiştim. Bir plan. Aşağılık bir plan.
"Baba." Bir belirti vermesi için babasını sarsıyordu.
Ekin "Ne konuşmuştuk ulan!" Diye bağırdı Tuna'ya. Tunayı tanırdım. Ekin istediği kadar güçlü olsun onu dinlemeyecekti.
"Ha-hasteneye git-gitmeli" çaresiz gözlerini Ekine çevirdi. "Ekin.." Babasına bakarak konuştuğunda Ekin bir kez daha kükredi "Ne konuşmuştuk dedim sana! Kıza bir şey olmayacak!"
"Kes sesini lan ne istersem onu yaparım!"
Transa geçmiş bir şekilde babasından ayrılmayan gözlerini Ekin'e çevirdi Helen.
"Ne-ne konuştunuz? Ne zaman? Ne zamandır!" Ekin cevap vermedi.
"Babamı hastaneye götürmeliyiz. Haydi Ekin! Sen benim koruyucum değil misin? Babam ölüyor. Babamın tuttuğu adam değil misin? Hadi götür bizi. Haydi Ekin!" Hiçbir şey bilmiyordu. Ayağa kalkıp Ekin'i sarstı.
"Hadisene! Konuşsana! Ölüyor.. Bir şey yap lütfen.." Yere devrildi Helen. Gözlerini silahlı adam topluluğuna çevirdi.
"Tanrım... Bir şey yapın.. Lütfen..." Hıçkırdı bu sefer. Yanağımda bir ıslaklık hissettim. Bunu daha şiddetli hale getirmek istercesine bağırdı Helen.
"Nicholas! Lütfen! Böyle olmamalı. Böyle bitmemeli lütfen. Babamdan başka kimsemin olmadığını biliyorsun. Yalvarırım.." Cevap vermeye gücüm yoktu. Kimsenin yoktu. Tekrar Ekin'e baktı. Yanına yürüdü.
"Ekin..." Yemyeşil gözlerinin kıpkırmızı olduğunu buradan görebiliyordum. Adamlar Emre'nin üzerine yürümeye başladıklarında ani bir refleksle kafasını oraya çevirdi Helen. Tam koşacaktı ki Ekin onu kavrayıp arkaya döndürdü. Ayaklarla Ekin'i tekmeliyordu.
"Hayır!hayır!" Zorlukla bakmak için kafasını geriye çevirdi.
"Yapmayın! Yapma. Bırak beni. Bırak!" Ard arda gelen silah sesleri duyulunca Helen'in Ekin'e sert bir tekme atıp babasına koştuğunu gördüm. 'Baba' diye haykırmıştı da. Ona yaptıklarımız nedendi? Babasının cansız vücudunu sarsınca içim burkuldu.
"Neden.." Neden. Babasının göğsüne koydu kafasını.
"Neden öldün? Neden gidiyorsun?" Gözleriyle etrafı taradı.
"Kalpleri boş adamlar görüyorum sadece. Yalancılar.. Beni burada mı bırakacaksın? Beni böyle mi bırakacaksın!" Tekrar hareketlenmeye başladığında Ekin hızla onu tutup kendine çekti.
"Sen! Bana asla! Asla dokunma!" diye tısladı Helen.
"Ben sana güvendim! Seni sevdim ben! Bana sahip oldun! Yaptığın.. Yaptığın bu mu? Sevgime verdiğin karşılık bu mu?"
"Helen lütfen zorlaştırıyorsun."
"Neyi zorlaştırıyorum? Beni öldürmenizi mi?" Tunaya çevirdi kafasını ve kollarını kaldırarak.
"Yapabilirsin! Kaybedecek hiçbir şeyim yok."
"Ben varım. Gideriz. Sadece sen ve ben. Güzel bir hayatımız olur. Her şey bitti işte." Helen'in saçlarını geriye atarken onu ikna edici kelimeler sarfediyordu Ekin. Helen yavaş adımlarla bana doğru geliyordu. "Planlamıştın değil mi? Her şeyi." Dediğinde zorlukla kafamı salladım. Beklemediğim bir şey yaptı. Kolları ile sardı beni. Sarıldı. Omuzlarımda hıçkırmaya başladı.
"Götür beni buradan.."

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin