#24

497 13 0
                                    

Multimedia'da Ekin var. Yeni bölüm çabuk geldi evet,son zamanlarda yazmayı ihmal ettiğimin farkındayım. Okurlarım olarak her ne kadar yorum ve vote atmasanızda içimde bir yazma isteği uyanıyor. Bu yüzden yazmaya devam edeceğim.

Son zamanlarda sıklıkla görmeye başladığım bu kırmızı sıvı hiç de hayra alamet değildi. Şoka girmiş bir şekilde Ekin'den geri çekildim.
"Ekin b-bu nasıl oldu?" Korkmuştum.
"Her yerdeler. Dikkatli olmalıydım,seni buraya getirmemeliydim. Birlikte çıktığım kız onlardan biriydi. Kahretsin! Bilmeliydim."
"Hastaneye gitmeliyiz"
"Gerek yok"
"Ekin kanıyor! Gitmeliyiz! Gideceğiz!"

Ekin'den
"Ekin kanıyor! Gitmeliyiz! Gideceğiz" transa geçmiş gibiydi. İlk defa bu kadar korktuğunu gördüm.
"Gerek yok dedim helen yakınlarda bir klinik var oraya giderim" söylenerek kafasını sallıyordu. Tanrı aşkına hadi ama.. Ağlayacak mıydı? Bebek bakıcılığı yapıyordum. Yaram iyiydi tamam mı? İyiydi.
"Ha-hayır!" "Hayır böyle olmayacak,olmayacak! Zarar görüyorsun zarar.. Kan.. Kanıyor..!" Bana bakmadan kekeleyerek konuşuyordu delirmiş gibiydi. Biz halen daha yolun ortasındaydık.
"Helen abartma kendine gel ve şu arabaya bin artık" dediğimde yere çöktü. Ayakkabılarını çıkarıp eline altı ve fırlatmaya başladı. Bana baktı
"Hayır Ekin lütfen ne olur gidelim hastaneye baksın görsün iyileşsin babam gelsin ev olsun" anlamsız saçmalıyordu. Ne oluyordu böyle?
Ona doğru eğilerek
" Tamam bebeğim geçecek." Kucağıma alıp arabaya koydum. Yol boyunca hastane diye sayıkladı ve tabi ki hastaneye gelmiştik.
Yaramı sardılar, Helen'e bir sakinleştirici yaptıklarından sonra çıktık. Yine oteldeydik. Bu göçebe hayatından sıkılmıştım. Helen'i bırakabilirdim,yapardım. Ama.. Bilmiyordum işte.
Onu odanın içine soktuğumda yatağın üzerine yığıldı. Hatta baya bir yığıldığını iyice görebiliyordum.
"Üstünü değiş Helen" dediğimde kahkaha attı. İçmemişti bir de. İçmeden nasıl kafayı bulabiliyordu bu kız?
"Sen değiştir" dedi gülerek. Ah yine başlıyorduk.
"Sen de sonra çocuk gibi ağla. Yok bebeğim artık bir üst leveldeyim." Kalkıp elbisesini önümde çıkardı. Bakıyordum,tabi ki bakacaktım. Çok kalın gözüken polarını giydi. Altına nasıl bir şey giydiği hakkında bir fikrim yok. Yatağın içine girdiğinde,soyunmaya başladım. Uyuyacaktım,sonunda. Sadece boxerim kaldığında yatağın içine girdim tam arkamı dönecekken Helen bana sarıldı.
"Güzelim eğer sarılacaksan üzerindeki anormal şeyi çıkar" Onunla sevişmek istediğimden söylemiyordum. Kalındı ve rahatsız oluyordum. Gözleri kapalı bir şekilde kollarını havaya kaldırdı. En sevdiğim şeyin soymak olduğunu söylemiş miydim? Üzerinde atlet ile kaldığında,göğsüme kafasını koymasını beklerken hafifçe doğruldu. Şimdi farketmiştim makyajı akmıştı,gözlerinin altı morarmıştı.
"The walking dead fanı olduğunu bilmiyordum Helen" kahkaha attı.
"Sana bir şey oldu diye çok korktum,sen olmasan ne yaparım ben?" Bir şey söylememe izin vermeden dudaklarımı öpmeye başladı. Bir an için durdum,ama karşılık verdim. Ne kadar oldugunu bilmediğim süre boyunca öpüştük. Daha sonra kafasını göğsüme yaslayıp uyudu. Daha bu gün onu terk edip gitmeyi düşünmüştüm. Bu kadar dengesiz davranması beni delirtiyordu. Ona karşı bir hissim yoktu,ona karşı beslediğim tek his abi sevgisi olabilirdi. İstisna yaptığım şeyler de Ekin Cevatzade sevgisi.

Helen'
Uyandığımda Ekin yoktu. Hala aynı yatakta aynı haldeydim ama o yoktu. Derin bir nefes alıp dışarı verdim ve tavanı taciz etmeye başladım. Kaç ay olmuştu. 3? Oysa bana 3 asır gibi geliyordu bu yaşananlar. Beni en çok üzen yanı da bunları umursamamam zamanla alışmış olmamdı. Alıştığım her şey herkes beni yarı yolda bıraktığından artık bir hayat tarzına bile alışmaktan korkar olmuştum. Öte yandan babamı düşündüğümde hala ortalıklarda yoktu. Olmayacaktı. Ne bir mesaj ne bir çağrı,yoktu. Olmasını dilerdim. Kimseyi tanımıyordum. Ne annemi ne de onun akrabalarını. 18 yıllık hayatımda yanımda olan -tabi ne kadar doğruysa- babamdı. Emre Nesirova. Böyle büyük bir iş adamının bu kadar kirli işlerle uğraşacağı kimin aklına gelirdi. Bunca olaydan çıkaracağım,çıkardığım en iyi sonuç mutlu olmadan paranın bir önemi olmadığıydı. Kendimi Tanrı'nın tamamlamayı unuttuğu bir şehirde gibi hissediyordum. İnsanlar vardı,ama içleri boştu. Ben vardım ama iradem yoktu. Hayatım benden o kadar kontrolsüz gelişiyordu ki ona "Dur" bile diyemiyordum. Babamı özlemiştim,evet. Küçük bir kız gibi hem de. Dün her şeye rağmen eğlenmiş,ya da eğlendiğimi sanmıştım. Artık emin olduğum tek bir gerçek vardı ki ; ben eğlenmeyi haketmiyordum.

MUTLU SONLARI SEVENLER HİKAYEYİ OKUMAYI BURADA BIRAKABİLİR.

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin