size chanvari bir hatırlatma yapmaya geldim
🌹 oy ve yorumları bekliyorum 🌹"Beni dinlemen gerekiyordu."
Loş bir ışıklandırmaya sahip neredeyse boş olan gişe bölümüne geldiğimizde elimdeki boş mısır kabını atacak bir çöp kutusu arıyordum.
Chan elindeki montu giyerken kafasını salladı. "O kadar kötü değildi."
Sol tarafta bir çöp kutusu gördüğümde elimi kaldırıp durmasını işaret ettim. Karton kabı metal kutuya attıktan sonra Chan'in yanına döndüm. "O kadar kötüydü ki sana filmin başında kötü adamı da sonunu da söyledim."
Chan haftasonu boyunca sinemaya gitmek için ısrar etmişti ve filmi seçerken beni dinlemeyip neredeyse üç saatimizi boşa harcamıştı. O kadar sıkılmıştım ki başım ağrımaya başlamıştı.
Çok kalabalık olmaması için pek popüler olmayan bir yerde son seansa gelmiştik. Olduğumuz salonda da 10 koltuk bile dolu değildi. Gerçi bu filmin rezalet olmasından da kaynaklanıyor olabilirdi.
Çıkışa ilerlerken montumun fermuarını çektim.
"Tamam kabul, tahmin edilebilir bir senaryosu vardı."
Umutsuzca kafamı iki yana sallarken hareket sensörlü cam kapı bizi gördüğü için açıldı.
Sinema genelde tenha olan bir bölgedeydi. Bulunduğu sokağın köşesinde, caddeden biraz uzakta kalıyordu.
Sokağa adım attığımızda soğuk hava kendini hissettirdi. Yerler ıslak duruyordu, biz filmdeyken yağmur yağmış olmalıydı.
Chan önce benim montumun şapkasını sonra da kendininkini kapattığında gülümsedim. "Bu hareketin kendini affetirdi, aferin."
Omuz silkti ama gülümsüyordu. "Bir de hasta olduğun için beni suçlamanı istemem."
Asıl sebebin bu olmadığını biliyordum bu yüzden söylediğine güldüm. Chan'in beni önemsediğini anlayabiliyordum ve hissediyordum. Zaten Chan bunu hissettirmekten çekinmeyen bir insandı, hislerini ve düşüncelerini belli ediyordu.
Sinemadayken Mi-rae'nin aradığını hatırlayıp onu geri aramak için telefonumu cebimden çıkarttım. Kilit ekranındaki saati gördüğümde kafamı hızla ekrandan Chan'e çevirdim. "Koş. Son otobüsü kaçıracağız."
Chan kaşlarını çatıp bana baktığında kolundan çekerek koşmaya başladım.
Durakta olmamız için 2 dakikamız vardı, yetişemeyeceğimize neredeyse emindim ama bir anda koşmaya başlamıştım işte. Chan de koşmaya başladığında artık ben onu değil, o beni tutuntuğum koluyla çekiştiriyordu.
Caddeye bağlanan son köşeyi dönerken kaldırım kenarındaki sigara içme alanında sigara içen birine çarpmak üzere olduğum için yavaşladım. "Özür dilerim." dedim hafifçe eğilerek.
Yoluma devam etmek için döndüğümde Chan bana gülüyordu. Kolundan iterek benden önde yürümesini sağladım.
Durağa ulaştığımızda etrafta bizden başka kimse yoktu. Kendimi oturma yerine bırakıp soluklandım. Otobüsü kaçırmıştık.
"Taksi bulabilir miyiz?" dedi Chan elleri montunun cebinde etrafa bakarken.
Yoldan birkaç tane araba geçiyordu ama hiçbiri taksi değildi. Zaten hiçbir zaman işlek bir bölge olmamıştı bulunduğumuz yer.
Koşudan sonra oturmak o kadar iyi gelmişti ki kalkmaya gücüm olduğunu sanmıyordum. Sabaha kadar orada oturabilirdim.
Chan de yan tarafıma oturup yola bakmaya devam etti. "Yürüyelim mi?" dedi sakince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Po Tid||Bang Chan
Fanfiction"Hayatıma girmemesi gereken birisiydin, Chan. Böyle şeyleri hissetmemem gereken birisiydin." [Ekim,2020]